Sekreter // 26. Rakı Romantikleri

      Ege masada duran bardağı dalgın bakışlarla süzdü. Genç adamın bulunduğu yere nasıl ya da ne zaman geldiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Deniz'in kapısından öylece dururken kendisini çekip arabaya bindiren sonrasında da buraya getiren Eşref Bahriyeli'ydi. Şimdi ikisi deniz kenarında bir meyhanede oturmuş karşılıklı rakı balık yapıyorlardı. Ege kendi kendine güldü. Doğrusunu söylemek gerekirse, Bahriyeli rakı balık yapıyordu, Ege ise daha çok rakı 'Deniz' yapıyordu. Genç adamın yüzündeki keyifsiz gülümseme genç kadını düşünmesiyle soldu. Derin bir iç çekti. Biraz önce neler olduğunu anlayamamıştı. Genç kadının bir anda nasıl değiştiğini görmüştü. Bir an onu bulmanın sevinciyle bulutların üstünde uçarken, bir sonraki anda onu kaybederek o uçtuğu bulutların üzerinden yerin yedi kat dibine çakılmıştı. Önünde duran bardağı kavrayıp kafasına dikti. Boş bardağı masadaki yerine geri bıraktı. Bahriyeli ise bir şey demeden genç adamın bardağını doldurdu.
"Neden bana öyle bir soru sordu ki? Durduk yerde kimse kimseye birini öldürdün mü, diye sormaz. Anlayamıyorum." dedi Ege kendi kendine tartışarak bir yere varamayınca.
"Bir şekilde öğrenmiş olma ihtimali..." diye başladı Bahriyeli ama Ege onun devam etmesine mahal vermeden kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayınca adam sustu.
"Neden? Neden?" diyerek ellerini saçlarının arasına sokup masaya yaslandı genç adam.
"Onunla konuşmamı ister misin?" dedi Bahriyeli kararsız bir sesle. Ege istemsiz bir kahkaha attı ve kafasını kaldırıp Bahriyeli'ye baktı.
"Sen mi? Ciddi misin?" dedi Ege alaycı bir tonlamayla. Ege cebinden telefonunu çıkardı. Saatin farkında olmadan olsa bile bunu umursamayacak bir durumda Eren'in numarasını çevirdi.
"Ege?" dedi uykulu bir sesle.
"Eren, nasılsın?" dedi onun uyanması için basit bir soru ile başlayarak.
"İyiyim, uyuyordum. Bir sorun mu var? Yoksa Deniz'e bir şey mi oldu?" dedi başa normal olan sesine sonrasında bir endişe dolarken.
"Hayır, Deniz iyi ve evde. Ben..." deyip sustu Ege. Devam edememişti. Boğazında düğümlenmişti cümleleri.
"Nerdesin sen? Sesin iyi gelmiyor. İstersen gelebilirim." dedi Eren bir sorun olduğunu anlayarak.
"İyi olur. Hatta Efe'yi de getir." dedi Ege, Eren'in teklifi ile rahatlayarak.
"Tamam, bana konum at." dedi Eren ve telefonu kapattı. Ege hızlıca konum attıktan sonra önündeki dolu bardağı bir kez daha kafaya dikti.
"Biraz yavaş, be oğlum!" diye uyardı Bahriyeli genç adamı. Ege onu duymazlıktan gelip şişeye uzandı ve tekrardan bardağını doldurdu. Adam anasonun gerçekten acıyı hafiflettiğine inanıyordu. Rakı sayesinde en azından kalbinin acısını çok hissetmiyordu. Kendi kendine güldü. Ne de güzel kanıyordu söylediği yalanlara!
Yarım saat sonra masada demlenen ikilinin yanına iki kişi daha eklendi. Ege mutsuz ve umutsuz bir şekilde Efe ve Eren'e yaşadıklarını anlattığında şaşkınlık ve mutsuzlukla genç adama baktılar. Sessizce durdular. Ege onların sessizliği ile daha da umutsuzluğa kapıldı. Genç adam iç çekti. Genç kadına onu sevdiğini söylediği halde dönmemişti. Genç adam bu sözlerin genç kadının kendisinden duymak istediği sihirli sözler olmadığını biliyordu. Belki sevdiğini söylemekten daha etkili bir büyü yoktu ama her zaman işe yarayacağının garantisi yoktu. Genç kadın adamın kimseyi öldürmediğini duymayı beklemişti. Genç adam üzüntüyle inledi. Böyle bir sebeple genç kadından ayrılacağını düşünmemişti. Aslında garip bir şekilde hiç kadından ayrılmayı düşünmemişti. Buna ihtimal vermemişti. Bu kendinde şaşırdığı bir duyguydu. Bunu düşünmeyi sonraya bıraktı. Yoksa boğulabilirdi. Ayrılma sebebi gheldi aklına tekrar. Keyifsiz bir gülümseme yayıldı dudaklarına. Bir zamanlar genç adam için birilerini öldürmek basit bir işti. Hiç pişmanlık da duymazdı bu durumdan.
"Ben konuşsam belki bir şeyler değişir." dedi Eren sonunda masada uzayan sessizliği bozarak. Ardından cebinden telefonunu çıkarttı ve Deniz'i aradı.
"Uyuyordur." dedi Ege isteksiz bir sesle. Ama içinde yükselen umuda karşı koyamamıştı.
"Böyle bir olaydan sonra Deniz hayatta uyumaz. Kendini oyalayacak bir şey bulur. Büyük ihtimalle seni aklından çıkartmak istiyordur." dedi Eren onu geçiştirerek. Ege istemese de Eren'e hak verdi. Eren, Deniz'i kendisinden daha iyi tanıyordu. Bu genç adamı kıskandırmakla birlikte üzüyordu da. Genç kadın hakkında o kadar az şey biliyordu.
"Deniz? İyi misin?" dedi telefonun diğer ucundaki Deniz'e ithafen. Ege kulak kesildi.
'İyiyim Eren de... sen saatin farkında mısın?' dedi Deniz alaycı bir sesle.
"Farkındayım. Bu kadar geç bir saat de aradığım için üzgünüm. Evde olduğun haberini daha yeni aldım. Ama görüyorum ki, sen de yatmamışsın." dedi Eren içten bir sesle.
'Uyku tutmadı.' dedi Deniz ifadesiz bir sesle. O sırada Deniz'in olduğu taraftan gürültülü sesler duyuldu.
"Sesler geliyor, ne yapıyorsun?" dedi Eren merakını gizlemeye çalışarak.
'Film izliyorum.' dedi Deniz anlık bir duraksamadan sonra. Gürültünün arasından bir erkek sesi genç kadının adını söyledi. Eren kaşlarını çattı. Ses tanıdık gelmişti.
"Bayağı bir vurdulu kırdı herhalde, seslerden anlaşıldığı üzere. Deniz mi dedi biri?" dedi Eren kaşlarını çatarak. Ege onun sözleriyle nefesini tuttu. Yanında biri mi vardı?
'Filmdeki kızın adı da Deniz. Ve isabete bakın ki, o da benim gibi katil bir orospu çocuğuna aşık olmuş.' dedi Deniz öfkeli bir sesle.
"Anladım." dedi Eren, Deniz'in öfkeli sesi karşısında oldukça dikkatli bir sesle.
'Onun yanında olduğunu biliyorum. Söyle ona, bıraksın.' dedi buz gibi bir sesle. Son sözlerle birlikte Eren'in yüzü bir anda bembeyaz olmuştu. Ege meraklı bir endişeyle Eren'in suratına baktı. Ama Eren gözlerini kaçırdı.
"Peki, iyi geceler." dedi üzgün bir sesle ve telefonu kapattı.
"Ne oldu? Yanında kim varmış?" dedi Ege merakla.
"Hiç kimse. Film izliyormuş." dedi Eren dalgın bir sesle.
"Ne dedi?" dedi Ege ısrarcı bir şekilde.
"Bir anda birinin 'Deniz' dediğini duyunca Deniz mi dedi biri, dedim. Filmdeki kızın adı da Deniz. O da benim gibi katil bir orospu çocuğuna aşıkmış, dedi." dedi Eren üzgün gözlerle Ege'ye bakarak. Ege şok olmuştu. Genç adamın içine Deniz'i kaybedecek olmasının korku dolu endişesi çöktü.
"Ayrıca..." diye başlayıp sustu Eren. Ege kafasını ona çevirdi.
"Ne? Başka ne söyledi beni bitirecek?" dedi hüzünlü bir sesle.
"Yanımda olduğunu bildiğini ve bırakmanı söyledi." dedi Eren kafasını eğerek. Ege kaskatı kesildi. Parmaklarının arasındaki bardak kayıp masaya düştü ve içindeki rakı masaya yayıldı. Ege hiçbir şey diyemiyordu. Arkadaşları endişeyle baktılar ona. Ege'nin kendini dağıtması an meselesiydi.
"Onu kaçıran adam kimdi? Belli ki Ege hakkında Deniz'e bir şeyler anlatan o. Yoksa neden Deniz bir anda böyle bir konu açsın ve konu buralara kadar gelsin ki?" dedi Efe konuyu dağıtmaya çalışarak.
"Adamlar tanıdık değildi ama birkaç yıldır Gölge Ataman diye birinin adı dolaşıyor. Mekan onun mekanlarından biriydi. Başlarda pek önemsemedim ama artık ciddi anlamda bir gücü var." dedi Bahriyeli, Efe'nin konu değiştirme davetine uyarak.
"Yani adamımız Gölge Ataman mı?" dedi Eren kaşlarını çatarak.
"Yüksek ihtimalle ama neden size bulaşsın ki? Buna anlam veremiyorum." dedi Bahriyeli kaşlarını çatarak.
"Acaba... şeyle ilgili olabilir mi?" diye başladı Efe ama devamını getirmedi.
"Neyle ilgili olabilir?" dedi Bahriyeli merakla.
"Umut..." dedi zorlukla ama yine devamını getiremedi. Masaya derin bir sessizlik çöktü. Bir anlığına masadakilerin kafaları beş sene öncesine gitti.
"O öldü, olamaz." dedi Ege gözlerini denize çevirerek. Bu konu genç adamın o an için girmek istediği bir konu değildi.
"Ama bir köstebek var o kesin. Doğum gününün nerede yapılacağını kimler biliyordu?" dedi Bahriyeli konuyu değiştirerek.
"Ben, Ege, Efe, Mert, Deniz'in arkadaşı oluyor kendisi, Mavi, yani Deniz'in kardeşi, Erdal Bey, işletme sahibi, Ege'nin kardeşi Bade ve bir de Sadi. Başka bilen yoktu." dedi Eren kısa bir süre düşündükten sonra.
"Peki şu Sadi, Sönmez'lerin şoförü değil miydi önceden?" dedi Bahriyeli şüpheyle. Ege, Bahriyeli'ye döndü.
"Evet ama şirket kurulduğundan beri bizimle ve Umut'tan sonra da hep bizimleydi. O değil kesinlikle. Üstelik bizi takip ediyor olabilirler. Şirkete bırakılan notu unuttunuz mu?" dedi düz bir sesle. Ege şüpheleri dağıtmak ve konuyu kapatmak istiyordu. Bahriyeli düşünceli bir şekilde kafasını salladı.
"O zaman dediğin gibi peşinizde biri var. Her kimse Gölge'yle çalıştığı kesin." dedi Bahriyeli sonunda derin bir nefes alarak. Ege de fark ettirmeden rahatlamayla bir nefes üfledi.
"Kim bu Gölge?" dedi Efe kaşlarını çatarak.
"Yaklaşık üç sene önce ortaya çıktı. Ben pek önem vermedim ama gün geçtikçe güçlenmeye başladı. Benim adamlarımın çoğunu bitirdi. Sanırım beni güçsüz kılmaya çalışıyor. Ama siz ne alaka? Hâlâ aklım ermiyor." dedi düşünceli bir sesle.
"Peki, hiç gördün mü? Nasıl biri?" dedi Eren de konuya dahil olarak.
"Adından da anlaşılacağı gibi adam tam bir gölge. Kimse yüzünü görmedi. İşini çok sessiz ve çok temiz yapıyor. Kendi adamlarının bile çoğu onunla yüz yüze konuşmamış. Pek bir eşkal veremiyorum açıkçası." dedi Bahriyeli omuz silkerek. Eren bir şey diyecekken telefonu çaldı. Ekrana bir baktıktan sonra gülümseyerek telefonu açtı ve masadan izin isteyerek kalktı. Efe ve Ege şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak masadan uzaklaşan Eren'e baktılar. Genç adamın bu tavrına anlam verememişlerdi.
"Neler oluyor?" dedi Ege, Efe'ye hitaben. Efe, Ege'nin şaşkın bakışlarına aynı şaşkınlıkla karşılık verdi.
"Hiçbir fikrim yok." dedi genç adam omuz silkerek.
"Onu hiç böyle görmemiştim. Sanki..." dedi Ege gözlerini kısarak.
"Aşık gibi." diye tamamladı Efe onun sözlerini.
"Aşk hiç de güzel bir şey değil çocuklar." dedi Bahriyeli iç çekip konuşmaya dahil olarak.
"Bunu Eftelya'ya hiç söyledin mi?" dedi Ege alaycı bir sesle gülerek.
"Hayır, söylemedim tabii ki. Ölmek istemiyorum." dedi gülerek.
"Sevdiğini de söylemiyorsun ama." dedi Ege tek kaşını kaldırarak. Bahriyeli ise bu sözlere kendisinden beklenmeyecek bir ciddiyetle cevap verdi.
"Gerçekten seviyorsan çoğu zaman söylemene gerek yoktur. İkiniz birbirinizin gözlerinin içine baktığınızda sevgiyi görürsünüz, hissedersiniz zaten. Eftelya'ya bugüne kadar bir kere bile sevdiğimi söylemedim. Ama Eftelya onu ne kadar sevdiğimi biliyor. Şimdi düşünüyordum da eğer ona sevdiğimi söylersem, onu eskisi kadar sevmediğimi söyler." dedi son cümlesinde sırıtarak.
"Senin de içinde bir romantik varmış be Eşref Abi." dedi Ege gülerek. Bahriyeli'nin yüzüne Ege'nin kendisine 'Eşref Abi' demesinden kaynaklanan bir gülümseme yayıldı.
"Biz rakı romantiğiyiz. Bizim aşkımız bir büyük devirmeden dile düşmez." dedi Bahriyeli gülerek. Efe ve Ege de güldüler.
"Eğer bir çilingir sofrası kurulduysa bardaklar illa ki sohbetin bir yerlerinde aşka vurur." dedi Bahriyeli tekrar konuştuğunda. Sonrasında Ege'ye döndü.
"Şimdi sen anlat bakalım. Ben anlattım kendi aşkımı şimdi de sıra sende." dedi bilmiş bir gülümsemeyle.
"Ne diyebilirim ki?" dedi konudan kaçma isteğiyle.
"Nasıl aşka döndünüz, be oğlum. Onu anlat diyor." dedi Efe onun bu haline gülerek.
"Ben de bilmiyorum ki. Onu ne zamandır sevdiğimi bilmiyorum. Onu ilk gördüğüm andan beri düşünüyorum. Başta benim için sıradan bir kadındı. Öyle hayatımdan geçip giden kadınlardandı. Ama sonra her şey değişti ve Deniz bir eğlence olmaktan çıktı. Gerçek anlamda ilk aşkı o öğle arasında geç döndüğü gün hissettim. Ona bir şey oldu düşüncesi, beni yerle bir etmişti. Onu bir daha görememe düşüncesi içimi kemiriyordu. Ama bu gece gerçekten en derinden hissettim ona olan aşkımı. Ama..." dedi Ege ama sözlerine devam edemeyerek sustu.
"İzin ver konuşayım. Belki yararlı olur." dedi Bahriyeli tekrardan. Ege'nin bu hali onu da etkilemişti.
"Ne istiyorsan onu yap." dedi Ege pes ederek. Bahriyeli bardağında kalan rakıyı kafaya diktikten sonra masadan kalktı.
"O zaman izninizle, beyler." dedi ceketini düzelterek.
"Nasıl yani? Şimdi mi gideceksin?" dedi Ege şaşkınlıkla. Bahriyeli onaylar biçimde kafasını salladı.
"Böyle konular soğutmaya gelmez. Bu zamanlar kadınların en tehlikeli zamanlarıdır. Kalbini onarması için bir omuz arar kendine. Sonunda pişman olacağını bilse bile yapar bunu. Bu bunalıma girmeden önce onunla konuşmalıyım. Çünkü doğrusunu söylemek gerekirse film yalanına inanmadım." dedi tek kaşını kaldırıp şüpheli bir tonlamayla. Ege'nin kaşları çatıldı.
"Ne demek istiyorsun?" dedi Ege kıskançlık ve endişe aynı anda damarlarında çağlarken titreyen bir sesle.
"Yani diyorum ki, burada böyle hiçbir şey yapmadan durursak kız ellerin olacak ve sen de kendini bir Ümit Besen parçasında başrol oynarken bulacaksın, evlat." dedi iğneleyici bir tonlamayla omuzlarını silkerken. Ege endişeyle oturduğu yerden ayaklandı.
"Hemen onun yanına gitmeliyim." dedi hızla etrafına bakıp ceketini kaparak. Bahriyeli genç adamı omuzlarından tutup bastırarak kalktığı yere geri oturttu.
"Üzülme ama şu an görmek isteyeceği son kişi sensin. Ben daha makul bir tercihim. En azından gözünde onu kurtaran kişi olarak bir artı puan kazanmış olabilirim. Bakalım küçük hanımefendi neredeymiş?" dedi kaşlarını çatarak ve telefonunu çıkardı. Bir numara tuşladı.
"Nedim birkaç saat önce depoyu basıp aldığımız kız vardı ya, bir kontrol edin bakalım evinde miymiş. Eğer evde değilse her deliği arayın ve o kızı bana bulun." dedi ser bir sesle. Ardından cevabı dinlemeden telefonu kapadı. Ege ve Efe'ye gülümseyip başıyla selam verdi ve adımlarını dışarıya yönlendirdi. Ege onun arkasından baktı. Sözleri genç adamı düşündürmüştü. Deniz'i başkasıyla düşünmek istemiyordu. O sadece onun Deniz'iydi. Başka kimsenin olamazdı. Tek umudu Bahriyeli'nin onu kendisini affetmesi için ikna edebilecek olmasıydı. Çünkü, Deniz'i kaybedecek olmasının düşüncesi bile genç adamın kalbini durdurmaya yetiyordu.
"Seni çok özledim." dedi karanlık denize doğru fısıltıyla.
"Çok özledim..." dedi tekrar iç çekerek.
Şarkı: Yedinci Ev_ Sarhoşum
İnceden bir gözüm dalar 
Sen çıkarsın karşıma yürek dolar 
Sebebim yok sanma, kanım kaynar
Durmadan yol alırsan, elim kayar... 
 Derbeder bir halim var bugün 
Yanıma yaklaşma... 
 Sarhoşum yine bu akşam 
Sokaklarda dolaşsam 
Derdimi kimlerle paylaşsam? 
Benimlesin artık, hiç bırakmam 
Sormam nereye uçarsın, yerin tamam 
Sakın konuşma, ben anlamam. 
Devrilir başım bir kenara, umursamam.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.