Sekreter // 25. Yıkılan ve Yapılan

       Deniz gözlerini içki ve ne olduğunu tam kestiremediği ağır bir karışımın keskin kokusunun burnuna dolmasıyla araladı. Gözlerini açmasıyla birlikte kısa süreli bir şok geçirdi. Kırkı devirmiş olduğunu tahmin ettiği bir adam kucağında kendisini taşıyordu. Deniz'e adamın kendisini taşıyabilmesi değil, yakışıklılığı şok geçirtmişti. Üstündeki lacivert ceket, hafif kirli birkaç gri telin olduğu sakalı vardı. Adam sanki onun uyanmış olduğunu anlamış gibi genç kadının yüzüne bakmadan,
"Korkma! Ben Ege'nin abisi sayılırım. Seni ona vereceğim." dedi düz bir sesle. Ege'nin adının geçmesiyle birlikte bir anda o ana kadar yaşadıkları gözlerinin önünden geçti. Gölge'nin kendisini kaçırması, ona yaptıkları ve son olarak da kendisine anlattığı hikaye... O hikayeden sonra Deniz, Ege'nin kendisini almasını pek de istiyor değildi. İçindeki Polyanna 'Belki dedikleri doğru değildir, hemen inanma.' diyordu ama içinde derinlere gömdüğü bir yerlerden gelen tanıdıklık hissiyle Gölge'ye inanıyordu. Ege'nin bu kadar çekici gelmesinin sebebi buydu belki de. Deniz onu kendisine benzetiyordu. Ayrıca Gölge'nin gözlerindeki acı yalan değildi. O sırada Deniz'in tanımadığı kendisini taşıyan adam onu ağır kokudan izole bir odaya sokup yatağa yatırdı. Yanına eğilip gülümseyerek ve Deniz'i şaşırtarak saçlarını okşadı.
"Ne kadar da masumsun. Ege ile ne işin var senin?" dedi şefkatli bir gülümsemeyle. Sonrasında beni konuşturmadan sözlerine devam etti.
"Neyse şimdi sen uyu. Ege birazdan burada olacak." dedi kibar bir şekilde ve doğrulup dışarı çıktı. Yumuşak yatak tekrar Deniz'i uykuya çekti.
Islak bir bezin yüzündeki baskısıyla rahatsız uykusundan tekrar uyandı. Hatırlamadığı bir kabustan dolayı nefes nefeseydi. Gözleri odağını bulup karşısındaki manzaraya kilitlendi. Oldukça güzel bir kadın ıslak bezi genç kadının vücudunda gezdiriyordu. Kadın Deniz'in uyandığını görünce gülümseyerek,
"Uyandirdiğim isin üzgünüm, tatlim. Ama Ege seni ne kadar temiz görürse o kadar az sinirlenir. Burayi sessiz tutmaliyim. Daha yeni restore ettim. Mekanimden olmak istemem." dedi alaycı bir sesle. Tatlı bir Yunan aksanı vardı. Deniz istemsizce gülümsedi.
"Teşekkür ederim." dedi Deniz çatallaşmış bir sesle. Deniz utanmıştı.
"Ay, utanma sekerim. Benim için bir seref. Böyle tatli güzel bir kizi bulduğu isin Ege sok sansli." dedi içten bir sesle. Deniz yanakları kızarırken güldü. Ona karşı öfkeli olsa da onun lafı geçince kalbi hızla çarpıyordu. O sırada kadının yüzü bir anlığına bozuldu. Deniz sorar bakışlarla bakınca,
"Göğsündeki yara Ege'yi sok sinirlendirecek." dedi alt dudağını ısırarak. Deniz'in de gülümsemesi soldu. Ama soluş sebebi kadınla aynı sebepten değildi. Kadın biraz daha Deniz'i temizleme işiyle uğraştıktan sonra tamamlamış olmalı ki doğruldu.
"Ege birazdan gelir. Sen dinlen, kuzum. Bu arada söylemeyi unuttum. Benim adım Eftelya." dedi nazik bir şekilde gülümseyerek. Ardından dışarı çıktı. Deniz'in vücudu yorgunluk ve acıyla tekrar uykuya teslim oldu.
Saçında dolaşan nazik eller Deniz'i tekrar uyandırdı. Gözlerini hafifçe araladı ve karşısında bir sandalyeye oturup kendisine doğru eğilmiş Ege'yi gördü. Deniz istemsizce irkilip geri kaçtı. Ege şaşkınlıkla açılan gri gözleriyle Deniz'e baktı.
"Deniz?" dedi anlayamayarak. Deniz yapamamıştı. Şüphe içini kemirirken ona kendisini teslim edememişti. Mantığı 'Ya katil olduğunu söylerse ne yapacaksın?' diye fısıldadı. Ukala Deniz ise 'Pek de farklı sayılmazsınız, değil mi Vahşi Kedi?' dedi alayla. Tüm iç sesleri onun sorduğu bu tek soruda susmuşlardı.
"Deniz?" dedi tekrar kaşlarını çatarak Ege. Genç adamın gözleri endişeliydi. Deniz ona bir şeyler söylemek istiyordu. Ama kelimeler ağzının içinde kayboluyordu. Deniz ağzını açtığında bir hıçkırık fırladı ağzından ve Deniz çaresizlikle birlikte umutsuzluğun attığı acımasız tekmelerle ağlamaya başladı. Vücudu hıçkırıklarla sarsılırken Ege yatağa oturup onu bir bebekmiş gibi kucağına aldı. Deniz de onun göğsünde tüm umutsuzluğuyla ağladı. Genç kadın içinde bulunduğu duruma ağlasa mı gülse mi bilemiyordu. Deniz onun yüzünden ağlıyordu ama teselliyi yine onun kollarında buluyordu.
"Sakin ol, bebeğim. Geçti, ben yanındayım." dedi Ege üzgün bir sesle. Sonunda biraz olsun Deniz kendini topladığında,
"Evime gitmek istiyorum." dedi ağlamaktan kısılmış bir sesle. Ege bir an sessiz kaldı. Ardından pes etmiş gibi omuzlarını indirdi.
"Peki." dedi derin bir nefes eşliğinde. Yatakta kayıp kucağında Deniz'le birlikte ayağa kalktı. Kapının önünde duraksadı. Deniz onun neden duraksadığını anlayıp elini uzatarak kapıyı açtı. Deniz'i sıkıca sarıp göğsüne bastırdıktan sonra dışarı çıkarttı. Kalabalık ortamdan soğuk havaya oradan da arabaya geçtik. Ege, Deniz'i arka koltuğa yatırdı. Ardından genç kadını şaşırtarak Ege de yanına geldi ve genç kadının başını göğsüne yasladı. Deniz arabayı kimin kullanacağını görmek için ön tarafa bakınca kendisini odaya taşıyan adam olduğunu fark etti. Araba yolda ilerlerken Deniz hareketsiz Ege'nin göğsünde yatıyordu. Yorgun hissetmesine rağmen uyuyamıyordu. Şüphe hızla içinde yükseldi ve sonunda tutamadığı kelimeler hızla dışarı vurdu. Öyle ki, Deniz kendi sesini duyduğu anda kadar beyni kendisinin konuştuğunun farkına yeni varmıştı.
"Hiç birini öldürdün mü?" dedi ifadesiz bir sesle. Deniz'in sorusu arabanın içinde havada asılı kaldı. Dediklerine Deniz de şaşırmıştı ama bir yandan rahatlamıştı da. Sorduğu soruyla Ege bir anda kasıldı. Deniz onun yüzündeki ifadesini görebilmek için acıyı görmezden gelerek doğruldu. Acıyı görmezden gelmek genç kadın için hiçbir zaman sorun olmamıştı zaten. Deniz dikkatle Ege'nin yüzüne bakınca donuk bir ifadeyle karşılaştı.
"Bunu da nereden çıkarttın?" dedi Ege uzun bir sessizlikten sonra. Deniz onun sorudan kaçmaya çalıştığını hemen anlamıştı. Genç kadın öfkesine hakim olmaya çalışarak,
"Soruma soruyla karşılık verme, Ege!" dedi Deniz sinirle. Ege onun ani öfkesine şaşırmış gibiydi.
"Ben..." diye başladı Ege ama devam etmeyip sustu. Genç kadın o an anladı. Gölge haklıydı. Gölge doğruyu söylüyordu. Ege katildi. Araba durdu. Deniz kafasını dışarı çevirince eve geldiklerini fark etti. Hışımla kapıyı açtı ve kendini zorlayarak arabadan indi. Acıyla eve doğru yürüdü. Arkasından kapanan kapı sesini duydu. Ardından Ege kolunu tutup kendine çevirdi. Deniz elini hızla çekti. Öfkeli Deniz tüm kontrolü ele alırken diğerleri hemen köşelerine sindi. Ukala Deniz bile çenesini kapatmıştı.
"Siktir git! Bir daha da karşıma çıkma piç herif!" dedi Deniz öfkeyle bağırarak ve kendisini durdurmasına izin vermeden hızla eve koştu. Kapıyı kapattı ve yere çöktü. İkinci bir ağlama kriziyle kafasını kollarının arasına aldı. O sırada Ege hızla kapıyı yumrukluyordu.
"Deniz! Aç şu kapıyı, lütfen! Bunu yapma! Beni bırakma!" dedi Ege yalvaran bir tonlamayla. Kapının öbür tarafından vargücüyle haykırıyordu. Deniz onu dinlemek bile istemiyordu. Çünkü ona inanacaktı, biliyordu. O süslü kelimeleriyle onu yine kendine aşık edecekti. Genç kadın bu sefer izin vermeyecekti. Aynı duruma bir daha düşmeyecekti. Kapıdan ayrılıp odasına doğru yürürken acıyla haykıran Ege'nin sözlerini duydu.
"SENİ SEVİYORUM!" dedi Ege kalbinin derinliklerinden kopan bir haykırışla. Deniz'in ayakları bu sözlerle istemsizce durdu. Merdivenlerde öylece kalakaldı. İlk defa birlikte kullandığı bu iki kelime genç kadını olduğu yere mıh gibi çakmıştı. Yukarıdan endişeyle bağırışlara uyanan Mavi'yi gördü göz ucuyla. Mavi uyku dolu şaşkın gözlerini ablasının perişan haline çevirdi. Merakla karışık bir endişeyle doldu bakışları.
"Abla! İyi misin?" dedi Mavi ablasını kollarından tutarak. Deniz kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Konuşma yetisine güvenmiyordu o an için. Daha fazla orada durmayacağını anlayınca Mavi'nin yanından geçip odasına koştu. Kapıyı arkasından kapayıp kilitledi.
"Deniz..." diye başladı tanıdık bir ses fısıltıyla. Deniz korkuyla çığlık atmak üzereyken Gölge genç kadının ağzını kapattı. Deniz onunla göz göze gelip kim olduğunu anlayınca sakinleşti. Gölge onun sakinleştiğini fark edince elini indirdi. Deniz bir anda içinde parlayan duygusal bombayla Gölge'nin boynuna atıldı. Gölge kollarının arasında hıçkırıklara boğulan Deniz ile bir an şaşkınlıkla bocalasa da sonrasında o da genç kadına sarıldı. Deniz başını onun omzuna gömüp ağladı. Biraz olsun kendine gelip de sakinleştiğinde biraz geri çekildi.
"Buraya gelirken aklımda çok farklı bir başlangıç cümlesi vardı. Ama şimdi sadece daha iyi misin diye soracağım." dedi Gölge hüzünlü bir gülümsemeyle. Deniz gözlerinde yaşlar parlarken gülümsedi.
"Ne diyecektin?" dedi Deniz burnunu çekerek. Sorusunu duymazdan geldi. İyi olmadığı gayet açıktı. Gölge şüpheyle gözlerini kıstı ama Deniz cevap vermedi. Bunun üzerine boğazını temizledikten sonra elini uzattı.
"Merhaba, ben Umut Sönmez." dedi gülümseyerek. Işıl ışıl gözleriyle hiç de Deniz'in tanıdığı Gölge'ye benzemiyordu. Bu haliyle daha çok kendisine anlattığı eskiden olduğu o şen şakrak hayat dolu haline benziyordu.
"Memnun oldum, ben de Deniz Erden." dedi Deniz de onun oyununa uyarak içtenlikle gülümseyerek. Bunun ardından Gölge'nin dudaklarının arasından istemsiz bir kahkaha kaçınca Deniz hemen eliyle ağzını kapadı. Gölge muzipçe gözlerine baktı. Deniz gözlerini kısıp ne planlar çevirdiğini anlamaya çalışırken Gölge genç kadının elini ısırdı. Deniz kaşlarını çatıp elini hızla ağzından çekti. Elini silmek için üstündeki tişörte götürünce tişörtünün fazlasıyla kirlenmiş olduğunu gördü. Gölge'ye dönüp,
"Arkanı dön de üstümü değiştireyim." dedi Deniz sahte bir sinirle. Gölge çapkın bir sırıtışla kendini Deniz'in yatağına bıraktı. Ardından ellerini ensesinde birleştirip yattı. Anlaşılan arkasını dönmeye niyeti yoktu.
"Gerçekten mi? Ciddi misin?" dedi Deniz alayla bir kaşını kaldırarak. Pişkin pişkin sırıtıp kafasını sallayarak onayladı. Deniz gözlerini devirip dolabına doğru yürüdü. Karanlığın kendisini gizlediğini biliyordu ama içinden bir ses onun kendisini görebildiğini söylüyordu. Bu yüzden iç çamaşırlarını dolap kapağının koruması altında giyindikten sonra dolabın kapağından kafasını uzatıp yatağa doğru döndü.
"Mavi pijamalarımı atar mısın? Yastığımın altında duruyorlar" dedi Deniz sesini normal tutmaya çalışarak. Gölge gülerek pijamaları Deniz'in dediği yerden alıp ona doğru attı. Deniz pijamalarını da giydikten sonra dolabın kapağını kapattı ve yatağa doğru yürüdü. Yorganı kaldırdı ve kaşlarını çatarak Gölge'ye baktı.
"Uyuyacağım, izin verirsen." dedi kafasını yana yatırıp.
"Seni tutan yok. Uyuyabilirsin." dedi Gölge gülüşünü bastırarak.
"Kalkmayacak mısın yatağımdan?" dedi Deniz dişlerini sıkarak. Gölge başını olumsuz anlamda iki yana sallayıp omuzlarını silkti. Deniz onun bu rahat tavrına sinir olarak yatağa dizlerinin üzerinde oturup tüm gücüyle Gölge'yi yataktan itti. Buna hazırlıksız yakalanan genç adam dengesini sağlayamayarak kendini yerde buldu. O toparlanırken Deniz kahkahalarla gülüyordu. Gölge kalktığında tam ağzını açıp bir şey diyecekken telefonu titredi. Yüzünü buruşturarak telefonu iç cebinden çıkartıp gelen mesajı okudu. Hafif bir gülümsemeyle bir cevap yazdı ve telefonu tekrar cebine koydu. Gözlerini kısarak Deniz'e bakı. Genç kadın bu sürede yatağa yayılmış ve genç adamın uzanmasını engellemişti. Bunun üstüne Gölge iç çekerek Deniz'in ayak ucuna oturdu. İç çekip bir süre sessiz kaldı. Deniz onu bir süre inceledikten sonra konuşmaya karar verdi.
"Bana biraz kendinden bahsetsene. Yani Umut'tan..." dedi Deniz gözlerini Gölge'nin gözlerine çevirdiğinde. Gölge'nin yüzüne hoş bir gülümseme yayıldı ve anlatmaya başladı.
"Dört kişilik bir çekirdek aileydik. Babam bir iş adamıydı. Annem ise mimardı ama evlendikten sonra iki tane yaramaz oğlan çocuğu doğurduktan sonra ev hanımlığını tercih etmişti. Arada dostları için ev tasarımları yapardı o kadar. Babam ben üniversitede onun istediği bölümü tercih etmeyince çok sinirlendi. Beni harçlığımı kesmekle kararımın değişmediğini görünce de evlatlıktan reddetmekle tehdit etti. Ben de ne yaparsa yapsın tercihimden vazgeçmeyeceğimi söyledim. Sonrasında ise o beni kovmadan ben evi terk ettim. O zamanlarda benim gibi üç arkadaş daha buldum. Daha ilk senemizde birbirimizin canı kanı olduk. Birlikte eve çıktık. Birer de yarı zamanlı iş bulduk. Üçüncü senemize geldiğimizde kafamızda Chamógelo fikri oluşmaya başladı. Son senemizde ise artık her şey tamamdı. Kimin ne iş yapacağı belliydi. Tek sorunumuz maliyeydi. Herkes aileleriyle konuştu ama hepsi zamanında onları umursamadığımız için bize kızgınlardı. Bu yüzden bize destek olmadılar. Sonrasında yaşananları ise sana anlattım zaten." diyerek hikayesini tamamladı. Ardından yataktan kalktı. Deniz onun ani ayaklanışı ile yatakta doğruldu.
"Nereye?" dedi merakla. Demin normal konuşuyorlardı ne olmuştu bir anda?
"Senin elimden kurtulmandan sorumlu köstebek bulunmuş, cezasını kesmem gerekiyor." dedi dudaklarını bükerek. Deniz'in içinde ani bir istek doğdu. Ona başka bir anıyı hatırlatan istek... Sevdiği birini kaybettiğinde ortaya çıkan istek... Ona karşı koyamadı.
"Ben de gelebilir miyim?" dedi bir anda.
"Benim o yüzümü görmeni istemiyorum." dedi sert bir sesle. Deniz içinden bu sözlere güldü. Asıl o Deniz'in bu yüzünü görmemişti.
"Lütfen, Umut..." dedi Deniz nazik bir sesle. Bir şekilde içinin acısını bastırmalıydı. Deniz'in dudaklarından dökülen son kelimeyle Gölge'nin yüzü bir anda mutlulukla aydınlandı. Ardından iç çekerek elleriyle yüzünü kapadı.
"Ya beni bir daha görmek istemezsen..." diye başladı ama sustu. Deniz elini onun omzuna koydu ve hafifçe sıktı.
"Böyle bir şey olmayacak." dedi Deniz kendimden emin bir sesle.
"Ama Ege'ye öyle demedin." dedi Gölge şüpheli bir sesle.
"Adamı öldürecek misin? Bunu yapacağına ihtimal vermiyorum." dedi Deniz başını yana eğerek. Gölge yüzündeki ellerini çekti. Sıkıntıyla bir nefes üfledi.
"Öldürmeyeceğim. Peki gel bakalım, başımın belası." dedi Gölge pes ederek. Deniz kısık bir sesle kıkırdadı.
"Normal değilsin sen." dedi Gölge genç kadının kıkırdayışı karşısında şaşırarak.
"Normal olduğumu hiç söylemedim, Umut." dedi Deniz gayet ciddi bir sesle. Gölge bir kahkaha attı. Ardından ciddileşip,
"Bana sadece yalnızken Umut diyebilirsin. Kimse bilmiyor asıl adımı." dedi Gölge uyaran bir tonlamayla. Deniz kafasını sallayıp onayladı. Odadan çıktıklarında evin karanlığa gömülmüş olmasından Deniz tatlı kardeşi Mavi'nin geri yattığını anladı. İkili hızlı ve sessiz bir şekilde evden çıkıp Gölge'nin arabasına atladılar ve Gölge'nin deposuna doğru yola çıktılar. Deniz'in içinde mazinin peşine taktığı heyecan gezinmeye başladı. Tehlikeliydi ve bir o kadar da cezbedici...
Şarkı: Yıldız Tilbe_ Dayan yüreğim
Hedef olup vursan da 
Özenli sözlerin oklarıyla 
Süslemedim harfleri 
Adını oluşturanların dışında 
Dökmedim yüreğimi 
Kimsenin gözlerine 
Ey aşk beni yağmala 
Ateş et arka arkaya aşk 
Beni tara 
Bitsin hiç bir şey umrumda deil 
Dağlarım yaralarımı çabuk geçsin 
Öğrenirken hasretinle sevişmeyi 
Göz yaşlarım akabilirler özgürce 
İçimde öyle güzelsin ki 
Onu kirletmeyeceğim seninle

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.