Çırpınırken // 5.

      Delfin huzursuzca yatakta diğer tarafa döndü. Rahatsız olmadığını bile bile yastığını yumruklayarak kabartmaya çalıştı. Sırtüstü yatıp tavana dikti gözlerini. Sonunda pes edip kalktı. Üstüne sabahlığını geçirip önünü sıkıca bağladı. Bir sürprizle daha karşılaşmak istemiyordu. Derin onun bayılmasını sebep gösterip evde kalmak istemişti ve karşı çaprazındaki misafir odasında uyumaktaydı. Odadan çıkıp aşağıya mutfağa indi. Bir süre boş boş baktı mutfağa. Sabahki neşeli kahvaltı sohbetleri geldi aklına. Sonrasında ne yaptığını fark edip hızla başını iki yana salladı. Buzdolabına yürüdü. İçinden süt çıkardı. Üst dolaptan aldığı cezveye birazını boşalttı. Belki sıcak süt uykusunu getirirdi. Süt ısınırken istemese de aklı o öpücüğe kaydı. Elleri istemsiz dudağına gitti. Buna nasıl izin verebilmişti? Onun kendisini öpmesine nasıl izin vermişti?!
"Seni de mi uyku tutmadı?" dedi arkasından bir ses. Delfin küçük bir çığlık atıp hızla arkasını döndü. Derin ona oldukça yakın bir mesafede duruyordu. Aslında duruyordu demek yanlış olurdu. Şu an avının üstüne atlamaya hazır bir yırtıcıdan farkı yoktu. Delfin cevap vermek istiyordu. Ama karşısında yarı çıplak bir Derin varken bu çok ama çok zordu. Onun bu büyülenmiş halinden yararlanan Derin aralarındaki kısa mesafeyi kapattı. Mutfak fayansına ellerini dayayıp Delfin'e doğru eğildi. 
"Kocanı böyle görmek seni çok mu etkiledi karıcım?" dedi Derin sırıtarak. Delfin titrek bir nefes aldı. İhtiyacı olduğu zaman beyni neredeydi acaba? Onun kurtarıcısı olan tıslama sesi arkasından çınladı.
"Eyvah!" dedi Delfin sonunda beynini çalıştırarak. Hızla ocağa döndüğünde sütün taşıp ocağı söndürdüğünü gördü. 
"Kahretsin!" dedi kendi kendine mırıldanarak. Ocağın yanındaki bezi alıp hemen silmeye başladı. Derin kafasını omzundan uzattı. 
"Bana da süt ısıtır mısın? Seninle süt içmeyi özledim." dedi ve Delfin cevap veremeden geri çekildi. Buzdolabının yanındaki ahşap dolaba yöneldi. 
"Ne yapıyorsun?" dedi Delfin kaşlarını çatarak.
"Tabii ki de kurabiye arıyorum. Kesin vardır burada." dedi Derin gülerek. Delfin kafasını tekrar ocağa doğru çevirirken gülümsemesine engel olamadı. Önceden geceleri süt kurabiye partileri vardı ikisinin. Televizyonun karşısına geçer, süt içip kurabiye yiyip çizgi film izlerlerdi. Eski anılar gözlerinin önüne gelince bir an daldı gitti.
"Onu oradan almazsan bir daha taşacak, İnci." dedi kurabiyeleri tabağa koyarken. Delfin hızla kafasını sallayıp şu ana döndü. Tezgahın üzerindeki iki kupaya sütleri koydu. Derin salona geçerken Delfin de sessiz bir şekilde arkasından gitti. Derin sehpaya tabağı koyup televizyona yöneldi. Anlaşılan eski anıları tekrarlayacaklardı. Hızla kanalları geçip bir eski çizgi filmde durdu. Little Lulu... Jenerik akarken Delfin'in gülümsemesi yüzünü kapladı.
 Jenerik akarken Delfin'in gülümsemesi yüzünü kapladı
Kahkahalarını durduramıyorlardı. Delfin özlemişti. Böyle olmayı özlemişti. Gözlerinden akan yaşları sildi. Derin de pek farklı değildi. Çizgi filmin bitmesiyle Delfin yayıldığı koltukta doğruldu. Derin kafasını ona çevirdi. 
"Uzun zamandır böyle gülmemiştim. Özlemişim." dedi Derin gülümseyerek. Delfin de gülümsedi. Ardından Derin ayağa kalktı ve kollarını iki yana açıp esnedi. Delfin yine yüzüne ateş bastığını hissetti. Derin'in kendisine yaptığı görsel şölenden kendini alamıyordu. Daha fazla kendini kaptırmadan hızla fırladı. Bardakları ve tabağı alıp hızla mutfağa gitti. Elindekileri mutfak tezgahına bırakıp odasına çıkmak için döndüğünde yine o muhteşem vücutla karşı karşıyaydı. Sonunda dayanamayan Delfin,
"Ne istiyorsun, Derin?" dedi öfkeyle.
"Sen benim ne istediğimin fazlasıyla farkındasın karıcım."
"Ben senin karın değilim."
"Sen benim karımsın!" dedi gözleriyle ateş saçarak.
"Evet haklısın! Ben senin hamileyken aldattığın karınım!" dedi dişlerini sıkarak ve hızla Derin'i itip hızla üst kata, odasına, yöneldi. Derin'in arkasından geldiğini duyabiliyordu. Odasının içinden girecekken Derin onu durdurdu.
"İnatçılığın hiç değişmemiş. Hala benim dediğim dedik gözlerinde fırtınalar kopan karım. Gururlu kendini sandığında saklayan karım." dedi Derin Delfin'in gözlerinin içine bakarak. Ardından kulağına eğilip fısıldadı.
"Hala beni seven hala sevdiğim kadın." Delfin'i öylece donmuş bir halde bırakıp odasına yöneldi. Derin odasına girerken Delfin'in duyabileceği şekilde bir şarkı mırıldandı.
"O seni sevmese beni de duymasa... Nerden bulurdu umuda bakan bir oda."
             Sabah Delfin uykusuzluk yüzünden başının çatlamasından korkuyordu. Derin onun bu halini görmüştü ama sessiz kalmıştı. Sebebinin kendisi olduğunu çok iyi biliyordu çünkü. Merih ise annesinin bu haline hiç alışık değildi. Bu yüzden annesinin yüzünü ellerinin arasına alıp,
"Annecim, hasta mı oldun sen? Sana nane molla yapayım mı?" dedi endişeyle gözlerini kocaman açarak. Delfin kendini kötü hissetmesine rağmen kahkaha attı. Başına giren sancıyla gülüşünü kısa kesmek zorunda kaldı. Anneannesiyle fazla zaman geçiren oğlu yeni kelimeler öğrenmişti anlaşılan.
"Yok, annecim. Nane mollaya gerek yok." dedi gülerek. Annesinin güldüğünü gören Merih'in gözlerinden endişeli bakışlar kayboldu. 
"Derin amca! Yarın annemle sinemaya gideceğiz, sen de gelsene!" dedi oğlu bir anda Derin'e dönüp. Derin şaşkınlıktan neredeyse içtiği kahveyi püskürtecekti. Delfin onun konuşmasın fırsat vermeden,
"Belki, işi vardır oğlum. Öyle pat diye sorulur mu?" dedi kaşlarını çatarak.
"Hayır, hiçbir işim yok." dedi Derin meydan okuyan gözlerle Delfin'e bakarak. Merih neşeli bir çığlık attı. Delfin oğlunun mutlu olduğunu görünce sessiz kaldı. Oğlu mutluysa Derin'e katlanmak zorundaydı. 
"Bugün anneanneni üzmeyeceksin değil mi yavrum?" dedi Delfin Derin'in delici bakışlarını gözardı ederek. 
"Hayır annecim, üzmeyeceğim." dedi oğlu ciddi bir şekilde başıyla onaylayarak. 
"Türkan Sultan beni kovmadan ben kendim gideyim o zaman." dedi kahvesinden son yudum alırken Derin. Delfin gülümsemesine engel olamadı. Delfin'in annesiyle Derin hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşamamışlardı. Merih'in kafasına bir öpücük kondurup masadan kalktı.
"Sinemada görüşürüz, Merih." dedi gülerek.
"Görüşürüz, Derin Amca!" dedi ağzı dolu bir şekilde. Derin bir kahkaha atıp kapıya yöneldi. Delfin de onun peşinden gitti. Derin dışarı çıkığında Delfin'e döndü.
"İki gün sonra haber basılacak Delfin. Konuşmamız gerekiyor." dedi ciddi bir sesle. Delfin onun haklı olduğunu biliyordu. İç çekerek başıyla onayladı. 
"O zaman bu akşam benimle bir akşam yemeği ye. Bunu konuşalım."
"Sorun olmayacak mı? Basın falan, biliyorsun öyle şeyleri hiçbir zaman sevemedim." dedi Delfin rahatsız bir şekilde kaşlarını çatarak.
"Yani fotoğrafları engelleyemem ama uzakta olacaklar. Seni rahatsız etmeyecekler." dedi Derin mahcup bir gülümsemeyle. Delfin başıyla onayladı. Ama bir anda aklına Merih geldi.
"Akşam olmaz Derin. Merih var onu bırakamam."
"Türkan Sultan?"
"Babam ve abimi biliyorsun. Annemsiz hiçbir şey yapamazlar." 
"Öğle yemeği?" dedi saatine bir göz attıktan sonra.
"Bir iki arası sana uygunsa olabilir." dedi Delfin programını gözünün önüne getirerek. Derin gülümsedi.
"Tamamdır, bana uyar. Seni okuldan alırım." dedi ve Delfin'in dalgınlığından yararlanıp yanağına bir öpücük kondurup hızla arabasına yürüdü.
"Beni okuldan alamazsın!" diye bağırdı Delfin arkasından hafif sinirle.
"Seni duymuyorum!" dedi bağırarak. Delfin onun umursamaz haline sinirli kalamadı. Kapıyı kapatırken yüzünde saklayamadığı bir gülümseme vardı. 
                        Sınıfa girdiğinde herkes sınıfta ve kağıtlara gömülmüş haldeydi. Öyle ki derse Delfin'in geldiğini farketmemişlerdi. Delfin onlara gülerek baktı. Sandalyesini çekip oturdu ve onlar izledi. Birbirleriyle oyunları hakkında tartışmaları ona kendi üniversite hayatını hatırlatmıştı. Çok eğlenceli zamanlardı. Sonunda biri Delfin'i farkederek,
"Arkadaşlar! Hoca gelmiş!" dedi ve bir anda bütün kafalar Delfin'e döndü. Delfin kendini tutamayıp bir kahkaha attı. 
"Bunu belirttiğin için teşekkürler..." deyip beklentiyle çocuğun yüzüne baktı.
"Cansel Güneş." dedi Delfin'in neyi kastettiğini anlayarak.
"Teşekkürler, Cansel." dedi gülümseyerek. Ardından sınıfa döndü.
"Arkadaşlar, günaydın! Herkesi çok iyi gördüm. Performanslar için hazır mıyız?" dedi cesaret verici bir gülümsemeyle. Sınıftan homurtular yükseldi. Pek de hazır görünmüyorlardı.
"Hadi ama millet! Ben hepinize güveniyorum. Bu sadece sizin bölümünüzle kaynaşmanız için düşündüğüm bir şey. Arkadaşlarınıza oynayamıyorsanız tanımadığınız insanların karşısında ne yapacaksınız?" dedi ciddi bir sesle. Sınıftan hafif kıpırdanmalar oldu. Delfin tam ağzını açmıştı ki kapı açıldı ve hem arkadaşı hem meslektaşı Leyla kafasını uzattı. Delfin onun yanına giderken sınıfa hitaben,
"Önce gönüllüler! Geri geldiğimde bir grubu masamın önünde görmek istiyorum." dedi ve Leyla ile birlikte sınıftan çıktı. Leyla hemen söze girdi.
"Bir tiyatro oyunu düzenlenecekmiş. Bizim okulun öğrencileri ve tanıtım için ünlü birkaç yüzle gerçekleşecek. Sınıfına seçmeler için haftaya sekreterliğe isim bırakmalarını söyler misin? Oynanacak olan oyun, Othello." dedi hızla.
"Tamam söylerim. Çalışmalar burada mı olacak?" 
"Evet ve merak etme. Dersler aksamayacak ama senin ek ders vermen gerekebilir." dedi özür dileyen bir gülümsemeyle.Delfin de ona gülümsedi ve el sallayıp içeri girdi. Neyse ki öğrencilerinden birkaçı onu dinleyip öne çıkmışlardı. Delfin gülümseyerek masasından küçük not defteri ve bilgisayarını aldı ve orta sıralardan birine geçti. Oturduğunda gönüllülere dönüp,
"İsimleri ve sahneyi alalım." dedi. Biraz önce atılan Cansel,
"Hocam biz iki kişiyiz. Ben Cansel Güneş ve arkadaşım da Ali Yıldız. Romeo Juliet 3. perde 3. sahnedeki Rahip Lawrence ve Romeo'ya ait ilk dokuz repliği sahnelendireceğiz." dedi gülümseyerek. Delfin sahneyi bilgisayardan açıp eliyle Cansel'e başlamasını işaret etti ve iki saatlik ders başladı.
                       Dersin sonuna doğru Delfin saatine göz attı. 12.30 yazısını görünce gözleri büyüdü. Daha herkesin sahnesi bitmemişti. Sahnedekilerin oyunu bitince Delfin diğer grup kalkmadan ayağa kalktı. Bilgisayarı ve defteriyle aşağı inerken kapı tekrar açıldı ve Delfin'in dersi tekrar bölündü. Delfin açık kapıdan Derin'in girdiğini görünce olduğu yerde dondu kaldı. Derin gülümseyerek Delfin'e baktı sadece. Delfin'in şaşkınlığı yavaşça çözülürken öfkeye döndü bakışları. Derin'in gülümsemesi büyürken kolunu kaldırıp saatini gösterdi. Delfin ofladı. Bu sırada sınıf bu ikiliyi izlemekteydi. Delfin eliyle ona bir dakika beklemesini söyledi. Derin bozuntuya vermeden kapının yanındaki duvara yaslandı. Delfin hızla aşağıya inip sınıfa döndü. Sakin bir sesle,
"Arkadaşlar, kalan arkadaşlar bir sonraki dersimizde devam edecekler. Ayrıca iletmem gereken bir duyuru var. Not almanızı tavsiye ederim." dedi. Herkesin kendini toplayıp kaleme sarılmasıyla, 
"Okulumuzun düzenlediği bir tiyatro oyunu gerçekleşecek. Önümüzdeki hafta içerisinde oynanacak Othello oyunu için istekli olan arkadaşlarımızın seçmeler için sekreterliğe başvurmasını rica ediyorum. Oyun kapsamında verilmesi gereken eğitimlerde ben de görevli olacağım. Bu yüzden bu yüzleri orada da görmek istiyorum." dedi gülümseyerek.
"Bir sonraki derse kadar kendinize iyi bakın." dedi tekrar gülümseyerek. Sınıftakiler eşyalarını toplarken Derin hızla Delfin'in yanına geldi.
"Dışarıda bekleyebilirdin." dedi Delfin dişlerinin arasından öfkeyle.
"Sheakespeare seslerini duyunca kendimi tutamadım. Ve tabii ki senden uzak duramadım." dedi seksi bir sırıtışla. Delfin sessiz kalıp bilgisayarını çantasına koydu. Öğrencileri yanına gelip bir bir 'iyi günler' diliyorlardı. Delfin onlara gülümseyerek karşılık verdi. Öğrencileri Derin ve kendisi arasında gidip gelen meraklı bakışlarla sınıftan çıkıyordu. Derin ile birlikte sınıftan çıkınca öğrencilerin çoğunun kapıda olduğunu görünce Delfin şaşırdı. Derin ise meraklı bakışlara karşılık bir kahkaha attı. Meraklı öğrencilerin arasından geçtikten sonra Derin Delfin'e şeytani bir bakış atıp öğrencilere döndü.
"O benim karım!" diye ilan etti küçük çaplı kalabalığa. Hayret nidaları koparken Delfin olduğu yerde çakılı kaldı. Derin ona muzip bir gülüşle bakınca öfkeyle elindeki kitabı adamın omzuna geçirdi. Derin kolunu tutarken,
"Ne yani karım değil misin?" dedi masumane bir tavırla.
"Seni parça parça edeceğim adi herif!" dedi öfkeyle fısıldayarak.
"Ah! Seni tutan yok karıcığım. İstediğin kadar parçalayabilirsin." dedi seksi bir sırıtışla. Delfin yüzünü ateş basarken hızla Derin'in önünden yürümeye başladı. Arkasından Derin'in melodik kahkahasını duydu. Umursamayarak meraklı ve şaşkın bakışlar eşliğinde odasının yolunu tuttu. 

Şarkı: Gece_ O Seni Sevmese

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.