Sekreter // 11. Ceza


       Deniz, Eren'e bir şey çaktırmadan gülümseyerek not defterini aldı ve Ege'nin kapısını gösterdi. Eren omuz silkip Deniz'e göz kırptı ve odasına girdi. Deniz kapıyı tıklatıp 'Girin!' sesini duyunca içeri girdi. Ege ellerini cebine sokmuş ayakta dikiliyordu. Deniz arkasını dönüp kapıyı kapatınca,
"Kapıyı kilitle." dedi Ege buz gibi bir sesle. Deniz elleri titreyerek kilidi çevirdi. Ona doğru döndüğünde Ege üstündeki siyah gömleğinin düğmelerini çözüyordu.
"Ne kadar delirdiğim hakkında bir fikrin var mı, benim güzel sekreterim?" dedi soğuk bir gülümsemeyle.
"Neden?" dedi Deniz bir anlık duraksamadan sonra. Dünden sonra Deniz sadist Ege ile karşılaşmak istemiyordu. Ege hızlı adımlarla Deniz'in önüne geldi. Sesindeki seksi ve tehditkar tonlamayla,
"Ellerini uzat." dedi buz gibi bir sesle. Deniz kafasını kaldırıp kaldırmamakta tereddüt ederken elleri çoktan Ege'nin bir avucunun içine girmişti bile. Ege, Deniz'in ellerini kravatıyla sıkıca bağladı ve kravatın ucunu çekti. Deniz'in arkasındaki duvara monteli askının kancasına bağladı. Kravatı çekiştirerek sağlamlılığını kontrol etti. Ardından masasına doğru gidip çekmeceyi açtı ve bir koli bandı çıkardı. Deniz o bantla ne olacağını çoktan anlamıştı. Çok da yabancı değildi. Sonra olacaklar düşündürüyordu genç kadını. Tedirgin gözlerle Ege'ye baktı ama duygusuz gözleri tepki vermedi. Ege dişiyle bandı kopartıp Deniz'in ağzına yapıştırdı. Daha sonrasında Deniz'in eteğini yukarı doğru kıvırdı ve iç çamaşırını indirdi. Deniz'in kalçasında parmaklarını gezdirdi ve bir anda çok sert bir tokat attı. Deniz anlık saldırıyla çığlık attı ama banttan sesi boğuk bir mırıltı olarak kaldı.
"Çığlıklarını sonraya sakla çünkü bu daha hiçbir şey değil." dedi Ege, Deniz'in kulağına doğru eğilerek. Ardından geri çekildi. Deniz onun ne yaptığını anlamak için kulak kabarttı ama sonuç hüsrandı.
"Dışarıda Eren'e tam yedi saniye sarıldın. Bu yüzden her saniye başına bir vuruş olacak, benim güzel sekreterim." dedi sıkılı dişlerinin arasından. Deniz içinden bu yersiz kıskançlığı için Ege'ye sövüyordu.
Sessizlik uzarken Deniz'in kalçasında sert deri şakladı. Genç kadın acıyla haykırdı ama maalesef sesi duyulmuyordu. Sıcak yaşlar gözlerinden süzülmeye başladı. O sırada ikinci vuruş geldi. Sert deri şakladıkça genç kadın sanki etleri parçalanıyor gibi hissediyordu. Yedi oldu mu bilmiyordu saymamıştı ama vuruşlar durunca bitmiş olduğunu anladı. Ege genç kadının ellerini tutan kravatı çözdü ve genç kadın dizleri tutmadığı için kalçasının üstüne düştü. Can acısıyla bir sessiz boş çığlık daha döküldü dudaklarından. Ege genç kadının önünde eğilip yavaşça bandı çekti. Bant çekilirken Deniz'in canı acımıştı ama artık bağıracak gücü yoktu. Kalçasının altındaki sert zemin canını yaksa da soğukluğuyla da bir yandan acısını yatıştırıyordu. Karşısında duran adamla bu sert zeminin bir ortak noktası vardı. Deniz dizlerini göğsüne çekip başını dizlerine dayadı ve sessizce ağlamaya başladı. Sessiz hıçkırıklarla omuzları sarsılırken Ege onu teselli etmedi. Deniz orada o halde ne kadar kaldığını bilmiyordu. Kadın biraz olsun sakinleştiğinde içine döndü. Acı evet vardı ama ruhunun acısı kadar değildi bedenin acısı. Geçmişin acısı kadar hiç değildi. Göz yaşları durduğunda hala titriyordu. Sonunda Ege bu durumu uzatmak istemezmiş gibi,
"Günün programına geç." dedi duygusuz bir sesle. Deniz kendini zorla yerden kaldırdı. Genç kadının dizleri titriyor ve kendisini zorla taşıyorlardı. Yerdeki defteri aldı. Bağırmaktan kısılmış zor çıkan sesiyle karşısında ifadesiz bir yüzle duran adama programı geçti ve son olarak,
"Akşamki davet için en geç 18.30'da şirketten ayrılmanız gerekiyor." diyerek programı tamamladı. Ege'ye bakmaya korkarak ve deftere bakmaya devam ederek,
"Eklemek istediğiniz bir şey var mı?" dedi az duyulan bir sesle.
"Evet, davete senin de gelmen gerekiyor. Davete uygun kıyafetin var mı?" diye sordu buz gibi bir sesle. Deniz cevap vermeden kafasını salladı.
"O zaman altıda çıkar. Seni evine götürürüm. Üstünü değiştirir çıkarız." dedi gayet normal bir sesle sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi. Deniz yine kafasını kaldırmadan onayladı.
"Kafanı kaldır." dedi Ege ama Deniz'in bunu yapacak gücü yoktu.
"Kafanı kaldır dedim, Deniz!" dedi sinirle. Bir daha aynı şeyleri yapar korkusuyla kafasını kaldırdı genç kadın. Kafasını kaldırdığında adamın yüzünde her zaman görmeye alışık olduğu o zafer ifadesini göremedi. Tersine genç adamın yüzü tamamıyla ifadesizdi. Sadece bir anlığına genç kadını görmesiyle bir kıvılcım çakmıştı gözlerinde o kadar.
"Çıkabilirsin." dedi. Deniz hızla odadan çıktı. Ardından lavaboya koştu. Ofisin içindeki lavaboya şükretti. Bu halde dışarıya çıkmak rezillik olurdu. İçeri girip kapıyı kilitleyip aynaya baktığında ise görüntüsüyle şok oldu. Gözleri kızarmış, makyajı ise tüm suratını kaplamıştı. Deniz şaşkınlığını attıktan sonra yüzünü sabun ve suyla temizledi. Derin bir nefes çekti içine. Uzun zaman olmuştu böyle dağılmayalı. Ama şimdi daha fazlasına izin veremezdi. Kafasını iki yana sallayıp kendine geldi. Küçük çantasından rimel, göz kalemi ve rujunu çıkartıp hafif bir makyaj yaptı. Solgun yanaklarını ise rujdan biraz yanaklarına bulaştırarak kapatmaya çalıştı. Sonrasında arkasını dönüp eteğini yukarı kaldırıp poposuna baktı. Kıpkırmızıydı. Çantasından krem çıkarıp en azından acısını alır diye kremi sürdü. Lavabodan çıkıp işlerine döndü ve poposunun acısını gözardı etti.
        Saat altı olduğunda Ege'nin odasının kapısı açıldı. Efe ve Eren bir iki dakika önce çıkmışlardı. Deniz masasından kalkıp montunu ve çantasını aldı. Birlikte ofisten çıktılar. Asansöre bindiklerinde Deniz, Ege'den tarafa hiç bakmadan arkasına yaslandı. Ege de sessizliğini korudu. Şirketten çıkıp arabaya geçtiklerinde Deniz hala suskunluğunu koruyordu. Ege ise arada Deniz'e dönüyor, bir şey söyleyecek gibi oluyor ama sonrasında bir şey demeden tekrar gözlerini yola çeviriyordu. Sonunda genç kadının evinin önüne geldiklerinde Deniz, Ege'ye dönüp,
"Siz burada beklerken ben hazırlanayım, on dakika içinde burada olurum." dedi düz bir sesle ve arabadan çıkıp eve girdi. Deniz hızla odasına gitti ve dolabında akşam yemeğine uygun bir elbise aradı. Dolabının kuytu köşelerinden şarap rengi elbisesini çıkardı ve hemen üstündekileri çıkardıktan sonra elbiseyi üzerine geçirdi. Saçlarına biraz hacim katmak için öne arkaya bir metalci edasıyla kafasını salladı. Sonrasında makyajını kontrol etti ve dolabını bir diğer kuytu köşesinde yer alan topuklularını alıp ayağına geçirdi ve dışarı çıktı. Ege sanki oturmaktan sıkılmış gibi arabadan çıkmış ve kaportaya yaslanmış Deniz'i bekliyordu. Kafasını kaldırıp Deniz'i görünce bir an gözleri hayranlık ve şaşkınlıkla büyüdü. Deniz onun yanına geldiğinde,
"Çok güzel görünüyorsun." dedi hafifçe gülümseyerek. Deniz de kendini zorlayarak hafifçe kibar bir şekilde gülümsedi. Ardından arabaya bindi. Deniz'in Ege'ye diklenmeyişi genç adamı şaşırtmıştı. Neredeyse duyulmayacak bir fısıltıyla,
"Ukalalığını özlüyorum." dedi iç çekerek. Deniz bunu duysa da cevap vermedi. Ege de Deniz'in duyduğunun farkındaydı ama kadını konuşturmak için bir şey demeyip sessiz kaldı. Bakışlarını Deniz'den ayırıp yola çevirdi. Arabayı çalıştırdı ve ikili restoranın yolunu tuttu.
       Davete katılım oldukça yüksekti. Bir parfüm lansmanından beklenecek şekilde davet ünlü kaynıyordu. Deniz'in gözleri davetliler üzerinde gezindi. Ege ikisi de bir masa bulduktan sonra Deniz'i masada bırakıp ardından onu çağıran yaşlı bir adamın yanına gitti. Deniz bakışlarını onun olduğu tarafa çevirince sanki genç adam da hissetmiş gibi arkasını döndü ve ikili göz göze geldi. Bir an herkes kayboldu ve sadece ikisi kaldı. Birbirlerinin gözlerinde kayboldular. Bu anlık kayboluş Deniz'in arkasından gelen tanıdık bir sesle son buldu.
"Deniz! Seni burada görmek neşemi yerine getirdi." dedi Emre, Deniz ona doğru dönerken. Deniz tanıdık bir yüz görmesiyle gülümsedi.
"Emre Bey! Tanıdık bir yüz görmek beni de mutlu etti." dedi içten bir sesle.
"Bırakalım şu resmiyeti! Resmiyet sadece o soğuk samimiyetsiz rezidanslarda geçerli. Şimdi böylesine hoş ve eğlenceli bir davette sadece iki iyi arkadaşız." dedi gülümseyerek. Emre, Deniz'in itiraz etmesine fırsat vermeden,
"Benimle dans eder misin?" dedi çapkın bir tavırla göz kırparak. Ardından elini Deniz'e uzattı. Deniz kendine uzatılan ele tereddütle baktı.
"Ben..." diye başladı ama devamını getiremeyip sustu.
"Eğer benimle dans etmezsen sözleşmeyi iptal ederim." dedi Emre bilmiş bir gülümsemeyle.
"Ama buna düpedüz şantaj derler." dedi Deniz kaşlarını çatarak. Emre oyuncu bir tavırla başını iki yana salladı.
"Şantaj değil, tatlım. Teşvik ediyorum sadece." dedi muzipçe sırıtarak. Deniz kendini tutamayıp güldü. Emre genç kadına beklentiyle baktı. Deniz de pes edip elini Emre'nin eline bıraktı. Emre hemen Deniz'i piste çekti. Elini beline koydu. Deniz de elini Emre'nin omzuna koydu. Arka fonda Whitney Houston 'When You Believe'i söylüyordu.
"Hala onları bırakamadın mı?" dedi Emre bir süre dans ettikten sonra. Deniz kafasını Emre'nin baktığı yere çevirince onları öfkeli gözlerle izleyen Ege'yi gördü.
"Hayır, hala direniyorum." dedi Deniz gülerek tekrar Emre'ye döndüğünde.
"Umudumu yitirmeyeceğim. Whitney'nin de dediği gibi 'İnandığında mucizeler gerçekleşebilir'" dedi Emre şarkıya gönderme yaparak. Deniz kendini tutamayıp bir kahkaha attı. Emre de arkasından güldü. Bir süre sessizce dans etti ikili. Şarkı bitince Emre, Deniz'i yerine götürdü. Eline bir öpücük kondurdu.
"Dans için çok teşekkür ederim. Umarım gecenin sonuna kadar senden bir dans daha kapabilirim." dedi gülümseyerek ve göz kırpıp kendi masasına geçti. O sırada Deniz sırtında hissettiği bir tırnak dürtmesi ile irkilip arkasını döndü ve gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bu Ahu'ydu.
"Merhaba şekerim, Deniz'di değil mi? Nasılsın?" dedi yalandan tatlı bir gülümsemeyle.
"İyiyim, siz?" dedi Deniz şaşkınlığını hızla atıp yüzündeki gülümsemesini korumaya çalışarak.
"Teşekkür ederim. Eren yok mu?" dedi bakışları ile kalabalığı hızla tarayarak.
"Onun bir parfüm lansmanında olması biraz garip olurdu." dedi Deniz sesindeki alaycı tonu saklamaya çalışarak. Ahu'nun yüzündeki sahte gülümseme silindi.
"Ay, evet unutmuşum. Sen kiminle geldin?" dedi umursamaz bir tonlamayla.
"Ege Bey." dedi Deniz düz bir sesle. Ahu'nun havası bir anda değişti ve gözleri ışıldadı.
"Öyle mi?" dedi işveli bir gülümsemeyle. Bir şahin gibi gözleri bir anda çevrede gezindi. Deniz de onun gibi etrafa bakındı ve Ege'yi kaşlarını çatmış bir şekilde Emre'yle bir şey tartışırken gördü. Emre gözlerini Deniz'in olduğu tarafa çevirdi. Bakışları Deniz'in bakışları ile kesişince Emre göz kırpıp bir kahkaha atarak Ege'ye bir şey söyledi. Ege de Deniz'e baktı. Deniz onun yüzündeki bu sinirli ifadesiyle çocuklara benzediğini düşündü. Gülmesine hakim olmak için dudaklarını birbirine bastırıp kafasını eğdi. Deniz sonunda kendini durmayı başarıp da kafasını kaldırdığında Ege'yi tam karşısında buldu. Genç adamın gri gözleri adeta Deniz'in içini okuyordu.
"Ege, şekerim. Nasılsın?" dedi Ahu ikisinin bakışmasından rahatsız olarak. Ege'nin kendisini takmamasına bozulmuştu. Ege kafasını Ahu'ya çevirdi ama bakışları boştu.
"Pardon?" dedi tanımamış gibi. Deniz gülmesini öksürüğünün arkasına saklamaya çalıştı.
"Ahu Dalan." diye fısıldayarak hatırlattı Deniz. Ege hala tanımamış gibi duruyordu ama ifadesiz yüzünden bunu anlamak zordu.
"Ahu, nasılsın?" diye sorduğu sırada Deniz'in telefonu çaldı. Arayan Efe'ydi. Ege'den gülümseyerek izin istedikten sonra Efe'yi rahat duyabilmek için bahçenin gürültüden arınmış bir köşesine geçti. Telefonu açtığında Efe neşeli bir sesle,
"Deniz? Duymayacağından korktum. Yarınki programla ilgili ekleme yapmak zorundayım. Mert Bey'le olan kahvaltıya gelmen gerekiyor. Sorun olur mu?" dedi hızlıca.
"Tabii ki hayır. Kaçta hazır olmam gerekiyor?" dedi Deniz gülümseyerek.
"Saat sekizde seni evinden alırım. İçimden Mert Bey'i de tanıyor olman için dua edeceğim. dedi hafif alaycı bir şekilde gülerek. Deniz de güldü ve iyi akşamlar dileyip telefonu kapattı. Masaya dönerken Ege'yle göz göze geldi. O sırada çalan şarkı değişti. Perdono... Deniz şarkının melodisini duymasıyla iç çekti. Masaya geldiğinde vücudu istemsiz hareket etmeye başladı. Bu şarkı çalarken hiçbir zaman kendine hakim olamıyordu. Bir yandan şarkıyı söylerken vücudu sallanıyordu. Ege, Deniz'in kulağına eğilip,
"Vücudunu böyle sallayarak sadece beni değil, davetteki tüm erkekleri kendine deli ediyorsun. Ve bu bana öfkeyle karışık bir mutluluk veriyor." dedi seksi bir fısıltıyla. Deniz genç adama dönüp kocaman gülümsedi. Genç kadın o sırada Ahu'nun gittiğini fark etti. Anlaşılan istenmediğini anlamıştı.
"Şu an zerre kadar umurumda değilsin. Tiziano ve beni rahat bırak." dedi Deniz keyifli bir sesle.
"Deniz! Seni ne kadar da özlemişim." dedi Ege içten bir kahkaha atarak. Sonra Deniz'in elini tutup piste çekti ve etrafında döndürüp kendine çekip vücutlarını birbirine yasladı. Kıvrak İtalyan müziğinde Deniz genç adamın adımlarına ayak uydurmaya çalışırken dans ettiğini fark etti. Saçları Ege'nin her döndürüşünde savruluyordu. İçten kahkahalarla dans ediyorlardı. Şarkı bittiğinde ikisi de nefes nefese kalmış bir şekilde yerlerine geçtiler. Masaya geçerken,
"Hoş geldin romantik Ege." dedi Deniz içten bir şekilde gülerek. Ege de güldü. Ardından saatine baktı.
"Artık çıksak iyi olur." dedi kaşlarını çatarak. Deniz başta başıyla onayladı ama saatine baktığında daha erken olduğunu fark etti. Ege'nin onun bu bakışını fark etmiş olacak ki,
"Bu danstan sonra seni bu çakalların arasında bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde Deniz?" dedi gözlerini kısıp gülerek. Deniz adamın gülse de gözlerindeki ciddi bakışı fark etti. Anlık bir cesaretle genç adama kurnazca sırıttı. Ege hemen anlayıp,
"Aklından bile geçirme, Deniz." dedi tehditkar bir sesle. Deniz başta diretmeyi düşündü ama aklına sabah yaşadıkları gelince vazgeçti. Çantasını alıp genç adama gözlerini kısıp baktı. Ege bu bakışa karşılık çarpık bir gülüş atıp elini Deniz'in beline koydu.
        Dönüş yolunda arabada gerilim hakimdi. Bir ara Ege kravatını çözüp arkasındaki koltuğa attı. Önden birkaç düğmesini çözerken Deniz onu izliyordu. Genç kadının nefesi hızlanmaya başlamıştı. Ege arzuyla koyulaşmış gözlerini Deniz'e çevirdi. Deniz bu bakışlar karşısında yutkundu ve dudağını yalayıp Ege'nin bakışına aynı şekilde karşılık verdi. Ege direksiyonu kırıp bir ara sokağa girdi. Yol boştu. Ege frene basıp arabayı yolun kenarında bir anda durdurdu.
"Emniyet kemerini çözüp buraya gel." dedi seksi bir tonlamayla. Deniz tutku sisi içindeyken yaşananları unutmuştu. Ege'nin dediğini yapıp hemen kucağına yerleşti. Ege, Deniz'in elbisesini tutan boynundaki ipleri çözdü. Elbisenin önü açıldı ve göğüslerini serbest bıraktı. Ege dudaklarını Deniz'in göğüslerine kapatırken eli aşağıya indi. İç çamaşırına asıldı ve ince kumaş elinde hızla dağıldı. İki parmağı hızla genç kadının içine süzüldü. Deniz inleyerek başını geri attı. Ege eliyle genç kadının yüzünü kavradı ve sertçe öpmeye başladı. O sırada elleri kendi pantolonuna gitti. Elinin üstü genç kadına değiyordu. Her hareketinde içinde bir şeyler titriyordu. Gözlerinin içine bakarak kondom paketini ısırdı. Bir an sonrasındaysa içindeydi. Deniz hazla inledi. Ege de kendini tutamayıp inledi. Ellerini Deniz'in kalçalarına götürüp genç kadını aşağı yukarı hareket ettirmeye başladı. Deniz kendini bulutlarda gibi hissediyordu. Ege bir anda hızını arttırdı. Sonrasındaysa genç kadını kendine bastırıp iyice içine gömüldü.
"Deniz!" diye inledi. Yakarışı Deniz'i uçurumdan yuvarlayan kelime oldu ve onunla birlikte kendini bıraktı. Başı rahatlama ve mutlulukla genç adamın göğsüne düştü. Nefesleri normale dönerken,
"Bana neler yapıyorsun sen, Deniz?" dedi Ege fısıltıyla.
"Aynısını ben de sana sorabilirim." dedi Deniz de fısıltıyla. Eliyle genç kadının yüzünü kavrayıp öptü. Deniz bitkinlikle yüzünü Ege'nin göğsüne yasladı. Ege yarı uyuyan Deniz'i yandaki koltuğa bıraktı ve kemerini taktı. Ardından üstünü düzeltip arabayı çalıştırdı ve yola çıktı.
      Deniz alnına sürtünen dudaklar ile kısa süreli mutlu ve huzurlu uykusundan uyandı. Deniz için huzurlu ve mutlu bir uyku sık olan bir şey değildi. Bu yüzden biraz huzursuzca araladı gözlerini. Etrafa bakınca eve geldiklerini fark etti. Ege geri çekilirken Deniz de doğruldu. Kemerini çözdü. Ege'ye dönüp gülümsedi.
"Beni bıraktığın için çok teşekkür ederim." dedi içten bir gülümsemeyle.
"Zevk aldım." dedi seksi bir sırıtışla.
"Evet, fark ettim." dedi Deniz alayla.
"Sen bana dikleniyor musun?" dedi tehlikeli bir sırıtışla. Deniz bir an onun ciddi olduğunu düşündü ama sonra bu fikrinden vazgeçip,
"Özlediğini söylemiştin." deyip omuz silkti ve arabadan indi. Ege de arkasından indi. Kapıya doğru yürürken Deniz'in elini tutup kendine çevirdi.
"Hem de çok özlemişim, özellikle bu sabahtan sonra." dedi Ege içten bir gülümsemeyle. Deniz'in ukala gülümsemesi yüzünden silindi. Yüzünün düşmesi Ege'yi üzmüş gibi,
"Hey! O ukala gülümsemeyi görmek istiyorum. Biraz önce beni kendimden geçiren kadını istiyorum." diyerek Deniz'in dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu. Deniz istemsizce gülümsedi. Ege gülümsemesini görünce rahatladı. Bir öpücük daha kondurdu. Ardından geri çekilip karanlık eve doğru baktı.
"Seninkiler yattı herhalde." dedi evi işaret ettiler.
"Mavi ve babam İzmir'deler. Mavi babama yardıma gitti ev temizliğine. Ben çalıştığım için gidemedim." dedi Deniz omuz silkerek.
"Yalnız korkmayacak mısın? Gece canavarlar seni yemeye gelmesin." dedi kötücül bir gülümsemeyle.
"Benim kişisel bir canavarım var zaten. Diğer canavarlar ondan korkar bulaşamaz. Bu yüzden güvendeyim ben." dedi Deniz gururla başını kaldırarak.
"Bu canavarın adı Ege olabilir mi?" dedi Ege göz kırparak.
"Hayır, adı Gece." dedi Deniz alayla gülerek. Ege anlamamış gibi kaşlarını çatıp şaşkın bir şekilde Deniz'in yüzüne baktı. Deniz, Ege'nin bu ifadesine gülüp,
"Köpeğimin adı Gece." dedi açıklama yaparak. Ege bir kahkaha patlattı. Sese tepki olarak sanki kendinden bahsedildiğini anlamış gibi bir havlama sesi geldi. İkisi de güldü.
"Canavarım beni çağırıyor." dedi Deniz gülmeye devam ederek. Ege, Deniz'i şaşırtarak bir anda kendine çekip alnından öptü.
"İyi geceler, Deniz." dedi hafif bir şekilde gülümseyerek. Deniz de ona gülümsedi.
"İyi geceler, romantik Ege." dedi Deniz neşeyle gülerek. Ege sessizce güldü. Deniz arkasını dönüp giderken esen meltem kulaklarına Ege'nin pişmanlık dolu fısıltısını getirdi.
"Özür dilerim Deniz." dedi genç adam. Deniz duymamış gibi yaparak yürümeye devam eti. Şok olmuş bir ifadeyle içeri girdi. Pijamalarını giydikten ve dişlerini fırçalayıp makyajını temizledikten sonra kendini yatağa bıraktı. Ege'nin son sözlerini düşünürken Gece de yatakta yanına geldi. Yalnız kaldığı zamanlarda Deniz, Gece'nin kendisiyle uyumasına izin veriyordu. Yatakta uzanırken Ege'nin dediklerini düşünmeye başladı. Adam gerçekten özür dilemişti. Deniz'in yüzüne mutlu bir gülümseme yerleşti. Ama genç kadının içindeki bir ses adamın kendisine yaptıklarını unutmamasını söylüyordu. Haklıydı da ama pişman olduğunu göstermişti. Deniz her şeye rağmen mutlulukla iç geçirdi. Uykuya dalmadan önce son fark ettiği şey artık poposunun acımadığıydı.
Şarkı: Beyonce_Partition

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.