Sekreter // 13. Saklı Orman Yangını

       Deniz yorgunlukla kendini rahat koltuğa bıraktı. Ayağındaki topukluları ayağını hızla sallayarak fırlatıp kurtuldu. Elleri acıyan topuklarını kavradı. Hafifçe ovarak acısını azaltmaya çalıştı. İki gündür Mert'in derslerine dayanmaya çalışıyordu. Deniz onun ne kadar takıntılı olduğunu unutmuştu. Mert'in mükemmelliğe karşı konulmaz bir takıntısı vardı. Buna dayanması oldukça zordu. Ama Deniz buna mecburdu, biliyordu. Efe'yi dostluk hanesine kattığı yeni arkadaşını kaybetmek istemiyordu.
         Ege'nin ruh hali de Deniz'den pek farklı değildi. Genç kadını göremediği son iki gün kendisi için cehennem gibiydi. Ege odasında adeta yemi verilmemiş kafesteki bir aslan gibiydi. Deniz'in sürekli vaktini Mert ile geçiriyor olması genç adamı delirtiyordu. İkisi lansman için mankenlik derslerini şirkette yapıyorlardı ve Ege zaman buldukça onları izlemeye gidiyordu. Ama bu durumun kendisini sakinleştirdiği söylenemezdi. Tam tersine Ege bu dersleri izlerken daha da fazla deliriyordu. Çünkü Mert elleriyle Deniz'in kalçalarını tutup nasıl kıvırması gerektiğini gösteriyordu ve bu da Ege'yi çileden çıkarıyordu. Deniz ise Mert'in dokunuşlarına sesini çıkarmıyordu. Eren ile olan yakınlaşmalarından sonra Mert'le olan bu yakınlıkları Ege'nin aklına kötü şeyler getiriyordu. Ege kemer olayından sonra Deniz'e temkinli yaklaşıyordu. Kadını kaybetmek istemiyordu. Ege kafasındaki düşüncelerle savaşırken şirketin kapısından girmek üzere olan Deniz'i gördü. Kadın içeri girmeden yakalama isteğiyle,
"Deniz!" diye bağırdı arkasından. Deniz adını işitmesiyle arkasına sesin geldiği yere döndü ve kendisine doğru gelen Ege'yle karşılaştı.
"Evet?" dedi sorar bir tonlamayla Ege yanına geldiğinde. Ege bir süre sessizce Deniz'in yüzünü inceledi. Deniz ise tedirgin bakışlarla bakıyordu. Sonunda Ege konuşmaya karar verdiğinde,
"İki gündür beni delirttiğinin farkındasın, değil mi?" dedi hafifçe Deniz'e doğru eğilerek. Deniz yutkunup dudaklarını yaladı. Ege bir an duraksadı. Deniz bu hareketinin Ege'yi etkilediğini biliyordu ve genç kadın bilerek böyle davranıyordu.
"Dudaklarını yalama! Kendimi zor tutuyorum. Seni burada beceririm Deniz ve bu bir blöf değil." dedi Ege tutkuya sarılmış bir ciddiyetle. Arzu çoktan Ege'nin kanında kaynamaya başlamıştı.
"Belki de bunu yapmanı istiyorum." dedi Deniz, Ege'ye meydan okurcasına. Ege, Deniz'e çapkın bir sırıtış attı.
"O zaman arabaya bin." dedi Ege seksi bir sırıtışla. Deniz'in gözlerindeki hayal kırıklığı Ege'yi keyiflendirdi.
"Seni sokakta becermekten korkmam ama gecenin geri kalanını yatağımda seninle geçirmek istiyorum, bir nezarethanede değil." dedi Ege gülerek arabaya bindiklerinde. Deniz keyifli bir kahkaha attı.
"Sen beni orada da rahat bırakmazdın." dedi gülmeye ara verdiğinde. Ege de güldü. Deniz artık Ege'yi iyi tanıyordu.
      Deniz yatakta uyuyordu. Ege onun huzurla uyuyan yüzünü izliyordu. Orada ne kadar durup öyle genç kadını izlediğini bilmiyordu. İçindeki sadist onu daldığı rüyadan uyandırdı. Yavaşça Deniz'i uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktı. Aslında böyle davranmasına gerek yoktu. Ege ne yaparsa yapsın Deniz'in uyanmayacağını biliyordu. Genç kadının uykusu çok ağırdı ve bu durum Ege'nin çok işine yarıyordu. Genç adam yatağın sağındaki çekmeceden ince ipleri çıkardı. Genç kadının kollarını ve ayaklarını bağladı. Daha sonrasında aynı çekmeceden siyah göz bandını çıkartıp gözlerine yerleştirdi. Bir an duraksadıktan ağzını bağlamamaya karar verdi. Ege, onun sesini duymayı seviyordu. Daha sonra da alt kattaki şarap mahzenine indi. Oradaki dolapta muhafaza ettiği mumları ve altlıklarını alıp odaya geri döndü. Deniz'in yakınına yerleştirdiği mumları yaktı. O sırada Deniz uyanır gibi oldu ama sonrasında iç çekip,
"Ege..." dedi ve ardından gülümsedi. Ege bu iç çekişten sonra genç kadının üstüne atlamamak için kendini zor tuttu. Kim bilir, rüyasında ona neler yapıyordu? Ege işini tamamladıktan sonra laboratuvarda saatlerce uğraştıktan sonra elde ettiği kokuyu odaya ve özellikle Deniz'in yastığına bolca sıktı. Esans bir tür yanık kokusuydu. Ona bir tür yangın korkusu yaşatıp bununla birlikte bal mumu cezasını çektirecekti. Komidinin üstündeki kumandayı aldı ve müzik çaları açtı. Arka fonda şömine çıtırtısı vardı. Tam yerine oturmuştu ki Deniz'in hızlı soluklarıyla ona doğru döndü. Ege onun bu kadar çabuk ayılmasını beklemiyordu. Hızla eline mumlardan birini alıp Deniz'in yanına gitti. Deniz görememenin verdiği endişeyle
"Ege!" dedi korkarak. Ege tatminlik hissiyle doldu. İşte bu ses korku dolu, yalvarma dolu bu ses... Kendini birkaç saniyeliğine bu sese teslim etti. Ardından mumu yavaşça göğüslerine doğru eğdi. Mum sıvılaşıp tenine dökülünce acıyla haykırdı. Ege inlemesini zor tuttu. Ses çıkarmamalıydı. Adamın burada olduğunu anlamamalıydı.
"Ege! Ege! Egeeeeee!" diye haykırdı Deniz arka arkaya. Ege dişlerini sıkıp sessiz kalmaya çalıştı. Şu an içinde bulunduğu tutku fırtınasını anlatmanın mümkünatı yoktu.
"Yardım et!" dedi Deniz zor çıkan bir sesle. Ege mumun biraz daha göğüslerine akmasına izin verdi. Sonrasında mumu yavaşça aşağıya doğru indirdi ve mumu biraz daha eğdi. Damlalar akarken üfleyip mumu söndürdü. Genç adam Deniz'in haykırışlarını duymuyordu bile. Mumu masanın üstüne koydu. Bu kadar işkence ona yeterdi. Tam Deniz'in üstüne çıkacakken,
"Anne!" diye hıçkırdı Deniz.
"Anne! Ölme!" dedi ardından acı dolu bir sesle. Ege şokla bir anlığına kaskatı kesildi. Ardından kendine gelip Deniz'in gözlerindeki bandı hızla çekip ellerini çözmeye davrandı. Gözlerindeki bant kalkınca Deniz bir an görmeyen gözlerle etrafına baktı. Sonra gözlerini Ege'ye kilitledi. Gözlerindeki saf korku artık Ege'ye zevk vermiyordu. Genç adam Deniz'in geçmişindeki bir şeyleri tetiklediğini biliyordu. Deniz dizlerini kendine çekerek başını kollarının arasına gömüp ağlamaya başladı. Aynı Ege'nin ona kemerle vurduğu günde olduğu gibiydi. Hatta daha bile kötüydü. Titriyordu. Ege ona sarılmak için uzandı. Ege eliyle omzuna dokununca Deniz irkilip geri sıçradı.
"Ben... Ben... Ben... eve... gitmek... istiyorum." dedi hıçkırıklarının arasında. Bu çok daha farklıydı. Sanki kriz geçiriyor gibiydi. Ege onu tekrar kendine çekmeye çalıştı ama Deniz sıçrayıp yataktan kalktı. Çıplaklığına aldırmadan koşarak odadan çıktı. Ege şaşkınlıkla arkasından baktı. Biraz olsun kendini topladığındaysa peşinden gitti. Ege salona indiğinde Deniz'in telefonla konuştuğunu gördü.
"Ege'nin evindeyim. Lütfen gelip beni al." dedi Deniz ağlamaklı bir sesle. Şu an için tek umudu Eren'di Deniz'in. Genç adam onu sağ salim evine götürürdü. Deniz telefonu kapatıp kafasını kaldırınca Ege'yi gördü.
"Deniz ne yapıyorsun?" dedi Ege hala anlamayan bakışlarla Deniz'e bakarak.
"Asıl sen ne yapıyorsun, piç herif?" dedi Deniz öfkeyle bakarak. Hala vücudu titriyordu ama belli ki şoktan çıkmıştı. Sesi bir anda fısıltıya dönüştü.
"Bana bunu nasıl yaparsın?" dedi kırgın bir sesle.
"Ben sadece..." diye başladı Ege ama sonrasında devam edemeyerek sustu. Ne diyeceğini bilmiyordu. 'O aciz halinden zevk aldım.' mı demeliydi? Normalde vereceği cevap bu olurdu ama şu an bu haldeyken bu cümleyi ya da benzerini söylerse, bir daha genç kadının yüzüne bakmayacağını biliyordu.
"Ben sadece ne? Zevk mi aldın?" dedi Deniz alaycı bir öfkeyle. Ege bir an genç kadının aklını okuduğundan şüphe etti. Sessiz kaldı. Deniz bu sessizliği bir onaylama olarak kabul etti.
"Bu zevkli olabilirdi Ege. Ama yangın korkusu vererek... Bu... bu çok kötüydü. Keşke kemerle vursaydın o beni bu kadar sarsmazdı." dedi sesi titrerken. Ege şok olmuş bir ifadeyle yüzüne bakıyordu. Genç adam bunu Deniz gibi kadınlara çoğu kez yapmıştı ama hiç böyle bir tekiyle karşılaşmamıştı. Ne yapacağını bilemez halde genç kadının yüzüne bakarken çalan korna sesiyle ikisi de irkildi. Ege salonda put gibi dikilirken Deniz yukarı çıkıp giyindi ve tekrar aşağı indi. Ege ona baktığında mum etkisini atmış olduğunu hemen fark etti. Genç kadın kararlı ve güçlü bir şekilde bakıyordu Ege'ye.
"Buraya kadar Ege! Daha fazla devam edemem." dedi Deniz duygusuz bir sesle. Her ne kadar ses tonu Antarktika'yı kıskandıracak kadar soğuk olsa da Ege onun gözlerine işlenmiş olan yaralı kırgın ifadeyi gördü. İçinde bir yerlerde bir kıvılcım çaktı. Peşinden usulca bir yangın başlattı. Bu his de neyin nesiydi böyle?
"Deniz, lütfen gitme!" diye yalvardı Ege kendini tutamayarak. Bu gerçekten kendisi miydi? Şu an bir kadına yalvarıyor oluşuna inanamıyordu. Başka bir zaman olsa Ege içinde bulunduğu bu haline kahkahalarla gülerdi. Ege iç çekerek kafasını eğdi. Deniz'e doğru çekilmesinden korkarak yaklaştı. Elini kaldırıp genç kadının yumuşak hala ıslak olan yanağına götürdü. Deniz kaçmadı, tam tersine yüzünü Ege'nin eline yasladı. İçine titrek bir nefes çekip,
"Keşke bunu yapmasaydın. Diğer her şey kabulümdü ama bu Ege, bunu asla yapamam. Bu gece çok farklı bir şekilde devam edebilirdi. Ama sen her şeyi berbat ettin. Bana 'ışığımsın' demiştin. Bu gece o ışığı söndürdün Ege. Hoşça kal." dedi acı dolu bir sesle ve yüzünü Ege'nin elinden kurtardı. Deniz kapıya doğru yürürken Ege de arkasından gitti.
"Deniz..." dedi Ege tekrar genç kadın kapıyı açtığında ama nasıl devam edeceğini bilmiyordu. Deniz ise onun yerine cevap verdi. Arkasını dönüp Ege'ye sıkı sıkı sarıldı. Genç adamın kokusunu içine çekti. Ege de aynısını yaptı. Deniz, Ege'nin kollarında dönüp kulağına doğru,
"Tam da aşık olmuştum sana. Niye yaptın?" dedi fısıltıyla ve kendini hızla Ege'nin kollarından kurtarıp dış kapıda onu bekleyen Eren'e koştu. Eren düşünceli bakışlarını Ege ve Deniz üzerinde gezdirdi. Ardından bedeni hıçkırıklarla sarsılan Deniz'e sarılıp arabaya bindirdi. Hızla gözden kayboldular. Ege ise öylece arkalarından baktı. Boşluk hissi içini sardı. Niye böyle hissediyordu?
         Ege sonunda içeri girmeyi akıl ettiğinde ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildi. Kendini zorla yatak odasına sürükleyip yatağa bıraktı. Yastıklardaki yanık kokusu çoktan geçmişti ama yastıklarda hala Deniz'in kokusu vardı. Ege özlemle kokuyu içine çekerken Deniz'in son dediklerini düşündü.
'Tam da aşık olmuştum sana.' Ege bu sözlerin beyninde tekrarlanması ile tekrar sarsıldı. Nasıl kendisine aşık olabilirdi ki? Kendisi gibi iğrenç bir adama nasıl aşık olabilirdi? Ege sadistti. Onu mutlu etmekten çok acı çektiriyordu ve bu ona zevk veriyordu. Buna rağmen nasıl bunları söyleyebilirdi? Ege bir an duraksadı. Yoksa onu mazoşiste mi çevirmişti? Kafasından bu düşünceyi kovmak için iki yana salladı. Mazoşist olsaydı gitmezdi. Ne yaparsa yapsın yanında kalırdı. Ama Deniz gitmişti. Ege'nin anlamlandıramadığı ruhunu kavuran boşluk hissiydi. İçindeki Ukala Ege kaşlarını çatıp,
'Çünkü Deniz gitti salak herif! O olmadan önce nasılsan şimdi de öylesin!' dedi acımasız bir şekilde. Haklıydı. Deniz varken Ege sanki bir ruhu varmış gibi hissediyordu. O tatlı ukalalıkları, gülümsemesi, kahkahaları, kendinden geçerken dudaklarından dökülen adamın ismi... Hepsi teker teker yok oluyordu ve Ege'yi eski derin karanlığa fırlatıyordu. Deniz'in sesini duydu yine.
'Bu gece o ışığı söndürdün.' Gerçekten de söndürmüştü genç adam o ışığı. Ruhu tekrar karanlığın esiri oluyordu. Karanlık ona nefes aldırmazken can havliyle yataktan fırlayıp telefona sarıldı ve Deniz'i aradı. Telefon çaldı... çaldı... çaldı... ege defalarca aradı ama telefonu açan yoktu. Neredeydi bu kadın? Sonra aklına gelen fikirle oturduğu yerden fırladı. Ev! Eve gitmiş olmalıydı. Hızla üstünü değiştirip arabaya atladı ve Deniz'in evine gitti. Zili defalarca çaldı ama kimse açmıyordu. O sırada Eren'in onu götürdüğü aklına geldi Ege'nin ve hızla Eren'in evinin önüne arabasını çekti. Zili çaldı ve beklemeye başladı. Bir süre sonra Eren kapıyı açtı.
"Ege?!" dedi şaşkınlıkla.
"Girebilir miyim?" dedi Ege sabırsızca.
"Maalesef ki hayır." dedi Eren şaşkınlığını atıp kararlı bir sesle.
"Eren!" dedi Ege tehditkar bir tonla.
"Hiç bilmiyorsun değil mi, neden böyle olduğunu?" dedi acı bir gülümsemeyle. Ege bu sözlerle duraksadı.
"Sen neden bahsediyorsun?" dedi kaşlarını çatarak.
"Hiçbir şeyi bilmiyorsun, değil mi? Onu yangın numarası ile korkutmak ne oluyor? Kız evde bir oraya bir buraya koşmuş. Tekrardan aynı şeyleri yaşıyor sanmış." dedi Eren öfkeyle. Ege şaşkınlıktan Eren'e cevap veremedi. Deniz, Ege'yi korumuştu. Eren'e sadist Ege'den ve yaptıklarından bahsetmemişti. Neden? Romantik Ege beyninin içinde adeta bağırarak,
'Çünkü sana aşık it herif!' dedi öfkeyle. Ege şokla birkaç adım geriledi. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Eren'e neredeyse yalvararak,
"Nerede olduğunu söyle lütfen, Eren." dedi kollarını tutup. Eren, Ege'nin bu haline şaşırsa da kapının önünden çekilmedi.
"İçeride uyuyor ama seni içeri alamam Ege. Eğer seni içeri alırsam bir daha beni affetmeyeceğini söyledi. Senin aksine ona değer veriyorum." dedi Eren düz bir sesle.
"Ona değer veriyorum." dedi yenilgi kokan bir sesle.
"En büyük korkusunu ona yaşatarak mı? Siktir git, Ege!" dedi Eren sesini yükselterek. Sonrasında Ege'nin yüzüne kapıyı kapadı. Ege yenilgiyle omuzlarını düşürdü. Deniz'i kaybetmişti. Eve geri döndüğünde kendini yatağa bıraktı ve telefonla bir kere daha Deniz'i aradı. Nasıl hissettiğini bilmeliydi. Telesekreter sustuktan sonra,
"Deniz, ben... ben çok üzgünüm. Ben niye böyle yaptığını bilmiyorum. Hayır, bu doğru cümle değil biliyorum ama hangi sözcüklerin doğru olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim çok üzgün olduğum ve gerçekten ışığım söndü. Lütfen, geri dön ve bu karanlığa bir son ver. Seni özlüyorum. Şu an senin kokunun sindiği yastığa sarılıp yatıyorum. Ama kokun sadece bir gün benle olacak. Koku konusunda uzmanım biliyorsun. Sonrasındaysa uçup gidecek ve ben tamamıyla sensiz kalacağım. Deniz, lütfen, bunların hepsi bir rüya olsun ve sabah olduğunda yanımda uyuyor ol. Ben de sana sarılarak uyanayım. Lütfen..." dedi umutsuz bir sesle ve telefonu kapadı. Yastığı burnuna dayayıp sarıldı ve Deniz'in kokusunu içine çekerek uykuya daldı. Uykuya dalmadan önce sinsice aklına süzülen son düşünceyse hayatında ilk defa sadistliğinden pişmanlık duyduğuydu.
Şarkı: EXO_ Hurt 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.