Sekreter // 12. Enteresan

       İki katlı müstakil evin kapısının önünde Efe ikide bir saatine bakıp Deniz'i bekliyordu. Aslında Deniz'in geç kaldığı falan yoktu. Efe fazla canıtezdi ondan. Kapı açılınca çiçek desenli kısa elbisesiyle Deniz dışarı çıktı. Efe'yi görünce içten bir şekilde gülümseyerek,
"Günaydın!" dedi tatlı tatlı. Neşesi bulaşıcıydı.
"Günaydın!" dedi Efe de gülerek. Efe'nin yüzüne üzgün bir gülümseme yayıldı Deniz kapıya doğru giderken. Bu kız Efe'nin melankolik ruh halini bile canlandırabiliyordu. Efe kendi kendine gülerken arabaya bindi.
       İkili güzel restorandan içeri girdi. Restoran hafta içi olmasına rağmen kalabalıktı. Efe ve Deniz masalarına yürürken toplantı yapacak oldukları Mert Korkmaz çoktan gelmişti. Yüzünde sert bir ifadeyle onlara doğru bakıyordu. Deniz bir anda olduğu yere çakılı kaldı.
"Yok artık! Bu kadarı anca filmlerde olur." dedi Deniz şaşkınlık kokan bir sesle. Efe anlamayan gözlerle baktı Deniz'e.
"Ama bu Mert Korkmaz! Benim Mert Korkmaz!" dedi Deniz neşeli bir şekilde gülerek. Mert daha kendisine doğru gelen ikiliyi fark etmemişti. Deniz gülerek adımlarını hızlandırdı.
"Senin tanımadığın bir şirket sahibi var mı?" dedi Efe de gülerek adımlarını hızlandırırken. Deniz kahkaha attı. Mert gülme seslerini duyup ikiliden yana döndü. Gözlerinde başta rahatsız olmuş gibi bir ifade vardı ama Deniz'i görünce yüzüne bir gülümseme yayıldı. Hızla oturduğu rahat koltuktan kalkıp onlara doğru hızlı adımlarla geldi.
"Seni cadı seni!" dedi neşeli bir sesle. Deniz'e belinden sarılıp etrafında döndürdü. Efe bu sarılmayı görmesiyle birlikte ani bir kıskançlık dalgasıyla sarsıldı. Ama yine de yüzünü ifadesiz tuttu. Mert bir süre sonra Deniz'i yere indirdi ve gülümseyerek Efe'ye elini uzattı. Efe hayal kırıklığını gülümsemesinin ardına saklayarak kendisine uzatılan eli sıktı. 
       Masada Deniz ve Mert sohbet ediyordu. Mert arada Efe'ye dönüp, Deniz'in üniversitede nasıl başını belaya soktuğunu anlatıyordu. Kahvaltı bittiğinde anca toplantının ana konusuna geçebilmişlerdi. Mert her ne kadar Deniz'i görmesiyle birlikte yumuşayıp anlaşmaya sıcak baksa da diretiyordu. Deniz ona tasarımları gösterip defileyi onun yapmasını istediğini söylüyor, onu pohpohluyor ama Mert hoşuna gitse de bir türlü ikna olmuyordu. Deniz kafasını yana eğip dudak bükünce Mert dayanamayıp bir kahkaha attı.
"Tamam tamam bana o yavru köpek gözlerinle bakma. Defileyi yaparım ama... Bir şartım var. Defilede sen de manken olacaksın." dedi tatlı bir gülümsemeyle Deniz'e bakarak. Deniz ve Efe aynı anda,
"Ne?" diye haykırdı şaşkınlıkla. Yüksek sesten rahatsız olan restoran sakinleri bir an kötücül bakışlarla onların masalarından tarafa baksalar da bu masadakilerin pek umurunda değildi. Özellikle Efe ve Deniz'in gözleri hala Mert'in üstündeydi. Mert onların bu tepkileri karşısında umursamaz bir tavırla gülerek omuz silkti.
"Üniversitedeyken hep benim mankenim olurdun. Hatta sen benim ilk mankenimsin. Bu işi biliyorsun. Hatta şimdiki yeni yetmelere taş çıkartırsın."
"Onlar ciddi şeyler değildi, Mert." diye itiraz etti Deniz. Mert duymazdan geldi.
"Rüzgar benim yüzümden bölümün yarısını dövmüştü. Hatta iki tane de akademisyen dövmüştü. Az daha okuldan atılıyordu." dedi Mert, Deniz'i dürterek. Deniz, Rüzgar'ın adını duymasıyla bir an durgunlaşsa da yine de gülümsedi.
"Hadi ama burada profesyonel bir işten bahsediyoruz!" dedi Deniz son bir kez daha şansını denerken. Mert tekrar umursamaz havasını takınarak saatine baktı.
"Katılmam gereken bir toplantı daha var. Teklifimi düşünüp uygun bir zaman diliminde bana dönersiniz." dedi göz kırpıp sırıtarak. Deniz'in yanağından öpüp kalktı. Efe'nin de elini sıktı ve 'iyi günler' dileyerek gitti.
"Demek Mert Korkmaz'ı tanıyorsun." dedi Efe dalgın bir sesle. Hala üstünde Mert'in yaptığı akıl almaz teklifin şaşkınlığı vardı.
"Evet. Aslında adını okuduğumda şüphelenmiştim. Ama oldukça yaygın bir isim ve soy isim. Hatta bir keresinde karakolluk bile olduk Mert'in adı yüzünden." dedi Deniz gülerek.
"Nasıl yani?" dedi Efe kaşlarını çatarak.
"Bir seneye yakın Mert ve ben aynı evde yaşadık. Sevgili falan değildik. Kafalarımız uyuştu ve ben eminim ki, Mert kadar titizini bulamazdım. Her neyse... Bir gün akşam yemeği konusunda ciddi bir tartışmanın ortasındayken kapı çaldı. Bir baktık. Polisler! Mert Korkmaz burada mı yaşıyor, dediler. Evet, dedik. Mert benim, dedi. Aldılar yaka paça götürdüler emniyete. Ben de peşinden tabii. Sonra emniyette anlaşıldı her şey. Meğerse aynı isimle başka biri hırsızlıktan aranıyormuş. Kimlik bilgileri doğrulanınca saldılar Mert'i." dedi Deniz gülerek. Efe de güldü ama aklı 'aynı evde yaşadık' kısmında kalmıştı. Nasıl aynı evde yaşamışlardı? İçini kemiren duygular Efe'yi bir çıkmaza sürüklüyordu.
      İkili ofisten içeri girdiklerinde sıradaki toplantılarına gitmek için odalarından çıkmış, ofisin salonunda hararetle bir şeyler tartışan Eren ve Ege'yi gördüler. Ama Eren ve Ege henüz onları görmemişlerdi. Kendilerini kaptırmışlardı.
"Bilemiyorum, Eren. Gösterdiğin tasarım çok güzel ama bu renkler bu senenin renkleri değil. Beklediğimiz popülariteyi yakalayamayabiliriz." dedi Ege düşünceli bir tavırla Eren'in elindeki kağıtlara bakarak.
"Evet, haklısın ama bu desenleri bir tek bu renklerle çarpıcı hale getirebilirim." dedi Eren iç çekerek. Dikkatleri üstüne çekmek istiyor gibi Efe araya daldı.
"Risk alın beyler, risk alın." dedi gülerek. Ege ve Eren kafalarını önlerindeki kağıtlardan ayırıp Deniz ve Efe'ye döndüler.
"Siz ne ara geldiniz?" dedi Eren şaşkınca gülerken. Ege ise Deniz'e bir bakış atıp sessiz kaldı.
"Daha yeni geldik." dedi Efe gülerek.
"Burnundan kıl aldırmayan Mert Korkmaz ile kahvaltı nasıldı?" dedi Ege alaycı bir tavırla.
"Anlaşma tamam. Mert defilede koreograflık yapmayı kabul etti." dedi Efe durgun bir sesle.
"Eee... Madem öyle neden suratlarınız böyle bir değişik?" dedi Eren dikkatle ikilinin suratlarına bakarak.
"Kendisi bir şart koydu." dedi Efe gözlerini Deniz'e çevirerek.
"Neler oluyor?" dedi Ege şüpheyle gözlerini kısarak. Efe kafasıyla Deniz'e anlatmasını işaret etti. Bunun üstüne Deniz derin bir nefes alıp,
"Mert benim üniversiteden arkadaşım. Yani aynı üniversitede okumadık ama tesadüf eseri okulun ilk günü karşılaştık. Kafalarımız da uyuştu ve o günden sonra çok iyi arkadaş olduk. Üniversiteden sonra o yurt dışına falan çıktı, görüşemedik. Bugün onu görünce ikimiz de karşılıklı şaşırdık. Evet, Efe Bey'in de dediği gibi anlaşmayı kabul etti ama bir şartla... Bu şartsa, defileye benim de çıkmam. Üniversitede arkadaşlığımızdan dolayı onun defilelerine çıkardım ama onlar amatör işlerdi, bu profesyonel bir şey. Hem de fazlasıyla profesyonel bir şey. Bunu göze alamam. Ama Mert gayet ciddiydi." diye açıkladı. Ege ve Eren şaşkınlıkla Deniz'e baktılar. Şaşkınlıkları biraz hafifledikten sonra Eren düşünceli bir tavırla Deniz'i süzdü.
"Bence bu işin altından kalkacak biri varsa o da sensin, Deniz." dedi Eren süzme işlemini tamamladıktan sonra. Deniz kafasını ona çevirdiğine Eren'in kendisine büyük bir gurur ve güvenle baktığını gördü. Daha sonrasında Eren, Deniz'in yanına gelip elinden tutup etrafında döndürdü.
"Beden ölçülerin uygun. Yürüyüşte de sıkıntı çekeceğini sanmıyorum." diye ekledi gözleriyle tekrar baştan aşağı Deniz'i süzerken. Efe bir yandan Eren'e hak veriyordu. Deniz bu iş için uygun olabilirdi tabii ama böylesine profesyonel bir işte ne yapardı kestiremiyordu. Efe'yi düşündüren buydu. Yani işini riske atmak istemiyordu. Tam karşı çıkmak üzereyken Ege ondan önce davrandı.
"Olmaz." dedi Ege kesin bir sesle. Deniz de başıyla onu onayladı. Ama Eren aynı fikirde değildi.
"Neden olmasın Ege?" dedi Eren çıkışarak.
"İş oldukça profesyonel ve herkes bu defilede olacak. En ufak pürüz işi tehlikeye sokar. Bütün yıl bu defileyi bekledik. Bu bizim açılış lansmanımız ve nasıl başlarsak öyle gider." dedi ona dönerek. Ege haklıydı ama Efe her türlü pürüz çıkacağını düşünüyordu.
"Mert olmazsa zaten bir pürüz çıkacak." dedi Efe alçak bir sesle. Efe'nin yaşadığı ikilem buydu. Her ihtimalde zaten bir sorun çıkacaktı. Ege sıkıntıyla elini kirli sakalına götürdü.
"Bence yapar. Hatta... Hadi beni takip edin!" dedi Eren bir anda. Ardından Deniz'in bileğinden tutup dışarı sürükledi. Efe ve Ege de onların peşine takıldı. Eren boş bir toplantı odasının kapısını açtı. Uzun koridoru eliyle işaret ederek Deniz'e dönüp,
"Hadi yürü." dedi tatlı bir gülümsemeyle.
"Yapamam dedim Eren Bey." dedi Deniz hafif sinirli bir sesle. Eren kafasını eğip ellerini dua eder gibi birleştirdi. Deniz yumuşar gibi oldu ama kendini topladı hemen. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Eren, Deniz'in kulağına eğildi.
"En iyi arkadaş listemize bir borç daha ekleyelim." dedi tatlı bir sesle. Deniz gülümsemesine hakim olamadı.
"Borçların birikiyor." dedi Eren'e bakarak. Efe ve Ege onlara anlamayan bakışlarla baktılar. Efe, Ege'ye dönüp,
"Aralarında bir şey olduğundan şüphelenmeye başlıyorum." dedi sadece Ege'nin duyabileceği bir sesle. Ege elini yumruk yaptı. Sıkılı dişlerinin arasından,
"Ben de." dedi sadece.
"Hesaba yaz." dedi Eren iki erkeğin arasındaki konuşmadan habersiz Deniz'e gülümseyerek. Geri çekilip ellerini cebine sokup çapkın bir sırıtış eşliğinde göz kırptı.
"Boş sayfa kalmadı." dedi Deniz yarı kızgın yarı gülerek.
"Sana yeni bir defter alırım." dedi Eren sırıtarak. Deniz oflayarak toplantı odasının başına ayaklarını yere sert sert vurarak gitti. Eren zafer gülümsemesiyle iki erkeğe baktı ama Ege'ye bakınca gülümsemesi bir anlığına uçtu ve kaşları çatıldı. Efe de bu bakış üzerine kafasını Ege'ye çevirdiğinde öfke dolu bakışlarla Deniz'e baktığını gördü. Eren de Efe de bu bakışlar karşısında şaşırmıştı. Sonunda hepsi bakışlarını Deniz'e çevirdi. Deniz de onlara bakıyordu. Ege'yi görünce rengi gider gibi oldu ama fark ettirmemeye çalıştı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Üflerken gözlerini açtı. Gözlerinde tam bir manken bakışı olarak kabul edilebilecek sert ve kararlı bir ifade belirdi. Deniz'in gözlerindeki bu kendinden emin bakış üç adamın da şaşkınlıkla iç geçirmelerine neden oldu. Deniz gözlerini toplantı salonunun duvarına sabitleyip yürümeye başladı. Yanlarına geldiğinde saçlarını savurup döndü ve geri yürüdü. Üç adam da arkasından ağzı açık kalmış arkasından bakıyordu. Deniz yürüyüşü tamamladıktan sonra tekrar yanlarına geldi.
"Dediğim gibi amatörce..." diye başladı Deniz ama Eren eliyle ağzını kapadı.
"Bu mu amatörceydi? Bu amatör yürüyüşün ise senin bir de profesyonel yürüyüşünü görmek isterim. Deniz, sen... Şahanesin!" dedi Eren hayran bakışlarla. Efe de Eren'i başıyla onaylayıp,
"Kesinlikle defileye çıkıyorsun, Deniz.İtiraz kabul edilmez." dedi Efe de Eren'i destekleyerek. Deniz pes ederek omuzlarını düşürüp kafasını salladı.
"Hadi gel de Mert'i arayalım ve programı oluşturalım." dedi Efe ve kapıya doğru yürüdü. Deniz de hemen arkasından geliyordu ki Ege'nin onun kolunu tutmasıyla durmak zorunda kaldı. Ege, Deniz'in kulağına eğildi.
"Sadisti uyandırdın, Deniz." dedi sadece onun duyabileceği bir fısıltıyla. Ardından Deniz'i bıraktı ve yanından geçip hızla salondan ayrıldı. Deniz zorlukla yutkundu ve kendini adım atmaya zorladı. Eren ile birlikte o da salondan çıktı.
        Efe, Deniz ile birlikte Efe'nin odasına geçtiler. Efe hemen Mert'i arayıp şartını kabul ettiklerini söylediğinde Mert gülerek Deniz'i istedi. Efe bir an duraksadı ama ardından iç çekerek telefonu Deniz'e uzattı. Deniz gülümseyerek telefonu aldı.
"Ne var, pis şantajcı?" dedi Deniz alaycı bir sesle.
"Hadi ama! Kim şantaj yapmış?" dedi Mert keyifli bir sesle.
"Hain adam! O kadar zaman yemedim yedirdim, içmedim içirdim." dedi Deniz ciddi olmaya çalışarak.
"Duygu sömürüsü konusuna hiç girmeyelim. Benim elim daha kuvvetli, tatlım." dedi Mert gülerek.
"Ama ben neredeyse bir yıldır bu işi yapmadım. Bana yardım edecek misin?" dedi Deniz tatlı bir sesle.
"Buna gerek olduğunu sanmıyorum." dedi Mert umursamaz bir tonlamayla.
"Yine de bana ders vermeni istiyorum." dedi Deniz ısrarcı bir sesle.
"Peki, baş belası! Ders vereceğim. Saatleri konuşuruz." dedi Mert pes ederek. Deniz mutlu bir şekilde gülerek teşekkür etti. Ve sevgilerini iletip telefonu kapattı. Efe dersler için uygun saatlerin olduğu programı oluşturduktan sonra telefon işlerini Deniz'e bıraktı. İşler tamamıyla bittikten sonra ise Deniz'e teşekkür etme amacıyla kahve içmeyi teklif etti. Deniz anlık bir tereddüt yaşasa da sonrasında Efe'nin teklifini kabul etti. İkili hemen çıkıp şirketin elli metre ilerisindeki kafeye girip iki kahve söylediler. Kahveler geldikten sonra Efe kahvesinden bir yudum alıp,
"Mert ile nasıl tanıştınız?" diye sordu merakla. Bu Efe'nin deli gibi merak etiği bir şeydi.
"Üniversiteye kayıt yaptırdığım gün Mert yanlışlıkla Mimar Sinan'a gideceğine benim kayıt yaptıracağım kampüse gelmiş. Ben de kayıt işlemimi yeni bitirmiştim. Mimar Sinan'ı bildiğimi götürebileceğimi oralarda işim olduğunu söyledim. Öyle tanıştık. Sonra kahve falan içerken iyice kaynaştık. Daha o günden sıkı fıkı olduk. Mert ne zaman sıkışsa bana koştu, ben de ona." dedi Deniz gülümseyerek.
"Sevgili miydiniz?" dedi Efe sesini sakin tutmaya çalışarak. Bunu sormaya hakkı yoktu ama dayanamamıştı. Deniz güldü.
"Bu pek mümkün değildi." dedi Deniz alaycı bir tavırla. Efe bir anlığına rahatlasa da,
"Neden mümkün değildi?" diye sordu ısrarcı bir sesle.
"Bunu söyleyemem, bu bir sır" dedi Deniz dudağını ısırarak.
"Kimseye söylemeyeceğime yemin edebilirim." dedi Efe merakla. Bunu duymak kadar istediği başka bir şey yoktu. Ama Deniz kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Efe bu sırrı öğrenme isteği ve altıncı hissinin içinde oluşturduğu küçük bir umutla tehlikeli bir oyuna girişip risk aldı.
"Sen bana o sırrı söylersen ben de sana kendi sırrımı söylerim." dedi Efe ciddiyetle.
"Zaten şirkete girdiğimden beri sırdan sırra atladım. Bir sır daha kaldıramayabilirim." dedi Deniz gülerek. Efe kaşlarını çattı. Başka kimin sırrını biliyordu ki? Efe adeta yalvaran gözlerle baktı Deniz'e. Deniz sonunda dayanamayarak,
"Off... Peki, söyleyeceğim ama ne olursa olsun Mert bilmeyecek, tamam mı?" dedi parmağını Efe'ye doğru uyarır gibi sallayarak. Efe gülmesini bastırıp başıyla onayladı.
"Aslında başlarda bilmiyordum. Bana söylediğinde ikinci sınıftaydık. Bir kız hakkında konuşuyorduk Kız Mert'e çıkma teklifi etmişti ama Mert reddetmişti. Nedenini sorduğumda Mert bana hayatımın şokunu yaşatarak gey olduğunu söyledi." dedi Deniz gözlerini kahve fincanına dikerek. Efe şok olmuş biçimde Deniz'in yüzüne baktı. Sonra gülmeye başladı. Demek ki adamın gerçekten bir altıncı hissi vardı. Gülmesini durdurabildiğinde ışıl ışıl gözlerle Deniz'e baktı.
"Sıra benim sırrımda, değil mi? Hayatının ikinci şokunu yaşamaya hazır mısın?" dedi alaycı bir sesle gülerek. Deniz'in gözleri kocaman oldu. Efe'nin ne demek istediğini anlamıştı.
"Siz... Siz... Aman Tanrım! Yok artık!" dedi şok içinde. Eliyle ağzını kapattı.
"Diğerleri bunu bilmiyor. Bu yüzden bu bir sır, Deniz. Anlaştık mı?" dedi Efe ciddi bir sesle. Efe garip bir şekilde Deniz'e güveniyordu ve yine garip bir şekilde onun kimseye söylemeyeceğine emindi. Deniz şoku atarken kafasını sallayıp onayladı. Deniz kahvesinden bir yudum alırken,
"Belki aramızı yaparsın." dedi Efe usulca. Deniz kahvesini masaya püskürttü. Efe ona kahkahalarla gülerken Deniz peçeteyle üstünü temizliyordu. Efe gülmeye devam ederken eline aldığı peçete ile ona yardım etti.
"Şu şirkete girdiğimden beri yapmadığım iş kalmadı zaten. Onu da yaparım ne olacak?" dedi Deniz gülerek. Elinde kahverengiye dönmüş peçeteyi masaya bıraktı. Şaşkınlığını atmış gibiydi.
"Sen ciddi misin?" dedi Efe duyduklarına inanamayarak.
"Yaparım tabii, ne olacak!" dedi Deniz hızlıca. Efe neşeyle gülüp oturduğu yerden kalktı ve Deniz'e sarıldı.
"Sen var ya, birtanesin! Bunu benim için yaparsan, en iyi arkadaşım olursun Deniz. Ciddiyim bak, ne istersen yaparım."
"Efe Bey..." diye başladı Deniz ama Efe onu susturdu.
"Bey falan yok artık. Yani şirket sınırları dışında yok." dedi gülerek.
"Varan iki!" dedi Deniz kendi kendine gülerek. Efe anlamamış gibi yüzüne bakınca,
"Eren de bana en iyi arkadaşımsın, dedi." dedi Deniz gülerek. Efe de güldü.
"O yüzden onu kıramadın. Aranızda bir şey var sanmıştım. Fethedilmeyen bir Ege kaldı o zaman yani." dedi Efe gülerek. Deniz'in yüzü biraz soldu ama yine de gülümsedi. Ama Efe hemen bunu fark edip atıldı.
"Onunla aranızda bir problem mi var?" dedi merakla. Deniz kafasını dışarı çevirdi. Bir anlığına dalgınlaştı. Efe bu sessizlikten onun cevap vermeyeceğini düşünmüştü. Ardından Deniz gözlerini Efe'ye çevirdiğinde gözleri hafifçe dolmuştu. Deniz acıyla gülümsedi ve fısıldadı.
"Hangi Ege'yle?"
"İyi misin Deniz? Anlatmak ister misin?" dedi Efe endişeli bir sesle. Deniz'in gözlerine dolan yaşları görmüştü.
"Bugün değil. Bugün değil..." dedi Deniz tekrar gözlerini dışarı çevirerek. Efe merak etse de üstelememeye karar verdi.Üzgünce Deniz'e baktı.
Şarkı: OneRepublic_ Secret

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.