Çırpınırken // 7.

   Delfin mutlu bir iç çekişle yerde yuvarlanan iki erkeği izledi. Belki kalbi yara izleriyle kaplıydı ama oğlunu ilk defa bu kadar mutlu görüyordu. Bu yüze değer, diye düşündü. Oğlunun bu neşeli suratı için tüm kalp kırıklarını görmezden gelmeye değerdi.
"Anne! Bak babam beni ne güzel uçuyuyo!" diye çığlık attı Merih. Delfin gözlerini babasının omzunda kollarını iki yana açmış oğluna çevirdi. Saf neşe taşan yüzü karşısında Delfin kahkahasını tutamadı. Derin ve Merih hayran bakışlarla baktılar Delfin'e. Merih kafasını eğip babasına döndü.
"İncem ben baba!" dedi hızlıca. Derin onu oturttuğu omuzlarından çekip yere indirdi. Merih hemen koltukta oturan annesinin kucağına yerleşti ve kafasını annesinin göğüslerine yasladı. Delfin o an oğlunun yorulduğunu anladı. Kollarını oğlunun beline dolayıp doğrulup kalktı oturduğu yerden.
"Uykumuz mu geldi, paşam?"
"Evet, uykum geldi. Anne, ben şeninle yatıcam." dedi oğlu dudak bükerek.
"O niyeymiş paşam?" dedi Delfin gülerek. Merih kısa bir anlığına onları izleyen babasına baktı sonra annesinin kulağına eğildi.
"Kışkandım." dedi babasından yeni öğrendiği kelimeyi fısıldayarak. Delfin kafasını geriye atıp şen bir kahkaha attı.
"Bir gecelik izin veriyorum o zaman." dedi gülerek.
"Ayanızda yatıcam ama." dedi yine fısıldayarak. 
"Ne?!" dedi Delfin şaşkınlıkla. Derin kaşlarını çattı anlamayarak.
"Şeşşiz ol anne! Ayanıza yatıcam tabi. Bi kolumla şana bi kolumla babama şayılcam." dedi heyecanlı bir sesle. Derin kendi içinde bir tartışmaya düştü. Bunu yapabilir miydi? Derin ile yine aynı yatağa baş koyabilir miydi? İçindeki anaç ruh, sadece Merih uyuyana kadar, diye fısıldadı. Oğlunu üzmemek için her şeyi yapardı Delfin. Buna onu aldatan adamla aynı yatağa girmek de dahildi.
                 Merih gülücükler saçarak bir annesine bir babasına bakıyordu. Gözleri pırıltılar saçıyordu. Delfin onun bu hali karşısında gülümsedi.
"Hani senin uykun vardı oğlum?" dedi gözlerini kısarak.
"Kaçtı." dedi oğlu masumane bir şekilde. Derin güldü ve oğlunun kulağına eğilip,
"Anneni kandırmak için daha masum durman gerekiyor oğlum." diye fısıldadı. Merih babasını itip,
"Yaa, babaaa!" dedi gülerek.
"Ne fısıldaştınız aranızda bakayım siz?"
"Baba oğul arasında, anneler bilmez." dedi Derin gülümseyerek. Delfin şüpheyle baktı Derin'e. Merih bir anda atıldı.
"Bak işte! Sana da inanmadı." dedi babasını dürterek. Delfin bir kahkaha patlatırken, Derin oğluna döndü.
"İnsan babasını eleverir mi ya?!" dedi sitemli bir sesle.
"Evelermek ne demek?" dedi o da ciddiyetle. Derin güldü.
"Evelermek değil oğlum, elevermek. Şimdi ben demin kulağına bir şey söyledim ya, o ikimizin arasında bir şeydi. Sen de annene öyle söyleyince beni elevermiş oldun, anladın mı yavrum?"
"Anladım baba. Kötü bir şeymiş. Bir daha seni evelermiycem." dedi kaşalarını çatarak kendinden emin bir sesle. Derin tekrar güldü.
"Peki oğlum, öyle olsun. Bir daha sakın beni evelerme." dedi gülerek. Büyük bir sabırla onları dinleyen Delfin sonunda kendini tutamayarak karnını tutup kahkahalar atmaya başladı. Derin muzip bir sırıtışla süzdü karısını. Merih'in kulağına kısa bir şey fısıldadı. Oğlu babası gibi gülümsedi ve başıyla onayladı. İkisi de bir anda Delfin'in üstüne atılıp gıdıklamaya başladılar. Delfin nefessiz kalana kadar gıdıklamaya devam ettiler. Delfin sonunda yatağa vurup,
"Pes!" dedi nefes nefese. İki erkek geri çekildi. Delfin nefesini düzene sokana kadar üçü de sessiz kaldı. Delfin karşısındaki masum bakışlı iki erkeğe gözlerini kısarak baktı.
"Sizi hainler sizi! Şimdilik kazanmış olabilirsiniz ama intikamım acı olacak." dedi parmağını onlara doğru sallayarak. Sonrasında Merih'i yatırdı.
"Hadi, yat bakalım. Benim yarın erken kalkmam gerekiyor. Bu yüzden hemen uyuman lazım, beyefendi." dedi oğluna ciddi bir sesle. Delfin de uzanınca hemen annesinin göğüsleri arasına girdi oğlu. Ardından küçük ellerinden birini arkaya, babasına doğru, uzattı. Elini kavrayıp kendine çekti. Derin hemen yaklaşıp sarıldı oğluna. Delfin bir anlığına gerildi ama oğlu için sesini çıkartmadı. Oğlu uyuduğu gibi Derin'i gönderecekti yatağına. Merih bir uyusun hemen...
                           Gecenin en karanlık anlarından birinde uyandı Delfin. Garip ama mutlu bir sıcaklıkla sarılmıştı. Kozadaki tatlı bir tırtıl gibi... Gözlerini hafifçe aralarken daha da sokuldu bu sıcak kozaya. Gözlerini açtığında hızla kaçmak istedi ama bu imkansız gibiydi. Oğlu bir elini annesinin boynuna diğer elini ise babasının sakallarına yaslamıştı. Bunda kötü bir şey yoktu tabii. Yatağında sorun çıkaran ikinci erkekti. Derin kolunu Delfin'in beline sarmıştı. Bir bacağı ile sıkıca kıstırmıştı kadının bacaklarını. Delfin kıpırdarsa Derin'in uyanacağını ve kendisinin nasıl ona sokulduğunu görecekti. İster istemez durumunu değiştirmemeye karar verdi. Ve yeniden uykuya dalarken Derin'in dudaklarında beliren belli belirsiz gülümsemenin farkına varamadı. 
                          Delfin devamında ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Merih'in neşeli çığlıklarıyla tekrar uyandı. Uyku sersemi gözlerini açtığı zaman oğlunun yatağın üzerinde oturduğunu gördü.
"Hiç uyanmayacaksın sanmıştım anne." dedi oğlu. Ardından hemen ekledi. " Sen dün çok yorgun olduğundan sinemaya gidememiştik ya babam bizi sinemaya götürecek. O yüzden hemen kahvaltımı yapmak istiyorum." dedi bilmiş bilmiş. Bu istek karşısında Delfin biraz olsun sersemliğini atarak yatakta gerindi ama gözleri onunla aynı fikirde değil gibi açılmamakta ısrarcıydı. Merih bıkkınlıkla babasına döndü. 
"Annem uyanmıyor." dedi ellerini göğsünde bağlayarak. Derin onun bu haline gülerek yatağa geldi ve Delfin'in üstündeki yorganı hızla çekti.
"Hadi, kalk bakalım uykucu! Oğlum ve ben yıllar önce kalktık. Öyle değil mi oğlum?" dedi gülerek.
"Evet anne. Sen uyanmadığın için beni babam giydirmek zorunda kaldı." dedi annesine. Delfin göz ucuyla yatağın başında duran adamı süzdü. Altında bir kot pantolon varken üstü çıplaktı.
"Zavallı babacığın... Keşke kendini de giydirebilseydi." diye homurdandı. Delfin Derin'in bunu bilerek yaptığını biliyordu. Derin onun savunmasını yıkmaya çalışıyordu ve lanet olsun ki, başarıyordu da. Delfin bunları düşünürken Derin yatağın üzerine eğilmişti. Gözlerinde hınzır pırıltılar dans ediyordu. 
"Eğer zavallı babacığa rica edersen, sini de giydirir." diye fısıldadı. Bunu duyan Delfin korkusundan ok gibi fırladı yataktan. Genç adam arkasından kahkahalarla gülüyordu. Delfin duymazdan gelerek hızını kesmeden banyoya daldı. Oğlu arkasından,
"Çabuk gel anne. Aşağıda seni bekliyoruz." diye bağırdı. Delfin odaya geri döndüğünde kimse yoktu. Hızla giyinip yatağı düzeltti. Aynanın karşısına geçip saçlarını taradı. Hafif bir makyaj yaptı. Rimel göz kalemi ve şeftali renkli rujdan oluşan makyajını tamamladıktan sonra yasemin kokulu parfümünden sıktı. Ardından merdivenlerden hızla indi. İki erkek salonda boğuşuyorlardı. Kahkahaları havada uçuşuyordu. Delfin onların neşesini bozmadan mutfağa geçti. Hızla kahvaltılıkları masaya taşıdı. Kahve suyu kaynarken domates ve salatalıkları doğardı. Kendini fazlasıyla işine kaptırdığından içeri giren Derin'i görmedi. Derin ona arkadan yaklaşıp kafasını Delfin'in omzuna yerleştirdi. 
"Kahve kupalarını nerede saklıyorsun?" dedi ama ses tonu pek de kahve kupalarını merak ediyor gibi değildi. Delfin omzunu kaldırırken omzunun üstündeki kafadan kurtulmaya çalıştı ama kurtulamayacağını anlayınca,
"Soldan 3. dolapta bulabilirsin." dedi öfkeli bir sesle. Derin hafifçe gülerek geri çekildi. 
                 Kahve makinasından kupasına kahve doldurdu. Derin her ne kadar yüzüne bir gülümseme yerleştirse de pek de mutlu sayılmazdı. İnci'ye kendini affettirme planı pek de yolunda gitmiyordu. Evet, karısının hala kendisine beslediği duygular vardı ama maalesef ki gururu da yerindeydi. Bu gururu kırmayı zamanında başarmıştı ama o zaman işi daha kolaydı. Çünkü İnci şimdiki gibi ondan nefret etmiyordu o zamanlar. İşi gerçekten de zordu. İnci'nin buz tutmuş kalbine girmesi için çok uğraşması gerekiyordu. Büyük bir risk almıştı Derin. Bu işin sonunda her şeyini kaybedebilirdi.
              Delfin göz ucuyla yanındaki kendisine gövde gösterisiyle işkence eden adama baktı. Delfin iç geçirmemek için kendini zor tuttu. Bu çölde susuz dolaşıp vahaya rastlamak gibiydi. Delfin gözlerini zorla bu muhteşem vücuttan ayırarak kafasını kaldırdı ve adamın yüzüne baktı. Derin'in gözleri kahve fincanına kilitlenmişti. Delfin yıllardır onu tanımanın verdiği özgüvenle adamın üzgün olduğunu söyleyebilirdi. Yüzündeki o gülümsemeye rağmen o gözlerde hüzün geziyordu. 
"Derin, bir sorun yok değil mi?" dedi adam için endişelenerek. Derin'i böyle gördüğünde dünkü öfkesini unutmuştu bile. Derin irkilerek kafasını kaldırıp Delfin'e baktı ve gülümsedi. 
"Bir sorun yok, İnci." dedi ama Delfin ona pek inanmamıştı. Yine de pek üstünde durmadı. 
"Anne, hadi hemen yiyip gidelim." dedi Merih hızla aralarına dalarak. Delfin oğluna dönüp,
"Annecim, sinemalar on birden önce başlamaz. Ve benim sabahtan dersim var. Siz babanla öğlene kadar burada oynayın. Sonra gelip beni okuldan alırsınız ve sinemaya gideriz, tamam mı?" dedi gülümseyerek. Oğlu dudağını bükerek,
"Söz mü?" dedi üzgün bir sesle. Delfin bir elini kalbine götürdü.
"Çikolata sözü." dedi Delfin ciddi bir sesle.
"Çikolata sözü verdin bak dönemezsin." dedi oğlu annesini uyararak.
"Tamam, oğlum. Sözümden dönmeyeceğim. Gideceğiz diyorsam gideceğiz." dedi güven verici bir sesle. Oğlunun gülümsemesi geri döndü. Üçlü gülüşerek kahvaltı sofrasına geçti.
                            Delfin yüzündeki aptal gülümsemeyi silemiyordu. Oğlu ve Delfin kapıda birlikte yolcu etmişlerdi onu. Delfin'in tam hayal ettiği gibiydi. Merih babasının kucağındaydı. İkisi de Delfin'in arkasından gülümseyerek el sallamıştı. Delfin'in hamileyken kurduğu hayaldi bu ve gerçek olmuştu. Şimdi ise sanki o acı dolu günler yaşanmamış gibiydi. İflah olmaz bir romantikti Delfin.
"Delfin!" diye seslenen sesle dünyaya tekrar döndü Delfin. Kafasını çevirdiğinde Arda'yı gördü. Arda elinde iki kahveyle geliyordu. Delfin ona gülümseyerek el salladı. İkili gülüşerek sınıfa ilerledi. Öğrenciler çoktan yerlerini almıştı Arda ve Delfin sınıfa girdiğinde. 
"Arkadaşlar, günaydın! Bir an önce başlayalım isterseniz, bir önceki gibi yarım kalmasın." dedi ve Arda ile birlikte orta sıralardan birine geçtiler. Öğrenciler Arda Hocalarını görmenin yarattığı anlık şaşkınlığı atarak Delfin'in dediğini yapmaya koyuldular. Öğrencilerin performansları boyunca dikkatlice izlediler ve aralarında tartıştılar. Delfin ona bir önceki derstekilerin performansları ile ilgili aldığı notları da verdi Arda'ya. Son grupta performansını gösterince ikisi de ayaklandı. Delfin sınıfa döndü. 
"Herkes seçmelere başvurdu mu gençler?" dedi merakla. Sınıf hep bir ağızdan,
"Evet, hocam." dedi bağırarak.
"Çok güzel. O zaman yönetmeninize merhaba deyin." dedi Arda'yı göstererek. Sınıftan hayret nidaları yükseldi. Arda güldü.
"Öyleyse haftaya seçmelerde görüşürüz, arkadaşlar. Tanıştığımıza sevindim." dedi gülerek. Sınıftan gülüş ve iç çekişler yükseldi. Delfin Arda'ya bakıp gizlice göz devirdi. 
"Arda Keskin'in her zamanki hayran kitlesi!" dedi alayla. Arda bir kahkaha attı. 
"Senin kadar geniş değil." dedi sırıtarak. Delfin anlamayarak kaşlarını çattı. Sınıfa döndü. 
"Arkadaşlar, bir sonraki derste görüşmek üzere." dedi ve Arda ile birlikte sınıftan çıktı.
"Yemek için boş musun? Yoksa derse mi?" dedi Arda gülümseyerek. 
"Dersim yok. Yemeğe çıkacağım." dedim ben de gülümseyerek. Bahçeye çıktığımızda Arda tam ağzını açmıştı ki bir çığlıkla kafasını kapıya çevirdi.
"ANNE!" diye koştu Merih ona doğru. Delfin gülerek kollarını açtı. Koşan oğlunu kucağına aldı. Yanaklarına sulu öpücükler kondurdu ardından. Oğlu yanındaki Arda'yı fark ederek,
"Arkadaşın kim?" dedi Merih ciddi bir sesle.
"Adı Arda. Benim çok eski bir arkadaşım." dedi Delfin gülerek. Arda güldü. 
"Babam gibi mi?" dedi Merih gözlerini kocaman açarak.
"Baban gibi değil. Arda benim daha eski arkadaşım. Üniversiteyi kazandığımda ilk Arda ile arkadaş oldum." dedi gülerek. Arda'nın gülümseyen yüzü biraz solsa da,
"Baban kim bakalım senin, küçük canavar?" dedi gülümseyerek.
"Benim." dedi Derin bir anda karşılarında durarak. Arda bir anlığına kaşlarını çattı ama sonra tanımanın verdiği rahatlıkla,
"Derin?" dedi gülerek.
"Nasılsın Arda?" dedi Derin de gülümseyerek.
"İyi işte, okuldan ayrılamadım. Seni sormuyorum bile." dedi gülerek. Delfin de güldü.
"Evli olduğunuzu bilmiyordum. Sen Amerika'ya gidince ayrıldığınızı duymuştum." dedi şüpheli bir sesle.
"Ayrılmadık. Delfin okulunu bitirip geldi." dedi Derin, Delfin'in konuşmasına izin vermeden. Delfin anlık bir öfkeyle Derin'e baksa da sesini çıkartmadı. Arda'ya gülümseyerek döndü.
"Artık pazartesi seçmelerde görüşürüz, Arda. Benim birilerine sinema sözüm var." dedi gülerek. Arda da ona gülümsedi. El sallayarak kendi arabasına yöneldi.
"Hadi anne hemen gidelim!" dedi kucağında kıvranarak. Delfin güldü ve okulun dışında duran Derin'in arabasına yöneldi. İlk flaş patlamasını algılayamadı ama arkasından gelenlere tepkisiz kalamadı. Derin'e çevirdi kafasını. Derin onun endişesi karşısında sakince gülümsedi.
"Siz arabaya geçin. Ben hallederim." dedi ve ardından magazincilere döndü.
"Arkadaşlar! Böyle gelin konuşalım." diyerek onları arabadan uzağa çekti. Delfin rahat bir nefes alıp arabaya geçti. Derin'in ne dediğini duyamıyordu. Derin gülümseyerek bir şeyler söylüyor. Arada gözleri Delfin'e kayıyordu. 
                         Derin magazincilerin bugün aç kurtlar gibi üşüşeceğini biliyordu. Zaten bugüne kadar zor tutmuştu. Derin Delfin'i arabaya gönderirken magazincileri uzaklaştırdı. Hepsi merakla Derin'in yüzüne bakıyorlardı. Derin sakin kalmaya çalışarak bir nefes aldı ve kameralara gülümsedi. Magazinciler bunu işaret olarak alıp soru bombardımanına başladılar.
"Derin Bey, hanımefendi kim?"
"Derin Bey, hanımefendi eşiniz mi?"
"Derin Bey, çocuk sizden mi?"
"Evli olduğunuz haberleri doğru mu?" Heyecanla akan soruları Derin iki elini kaldırarak susturdu.
"Arkadaşlar, sakin olun! Hepsine cevap vereceğim." deyince herkes şaşkınlıkla baktı ona. Derin'in sorulara cevap verdiği hiç görülmemişti. Bugüne kadar ağzından hiçbir şey alamamışlardı ama şu Derin Uçar konuşmayı kendi kabul ediyordu. Derin onları şaşkın ifadeleri karşısında güldü ve sorulara cevap vermeye başladı.
"Öncelikle, arkadaşlar evliyim, evet ve arabadaki insanlar benim karım ve oğlum. Siz sormadan ben söyleyeyim. Karım bu zamana kadar Amerika'daydı. Eğitimine devam ediyordu. Eğitimi bitince Türkiye'ye geri döndü." dedi hızlı bir şekilde.
"Efendim, Amerika seyahatlerinizin sebebi bu muydu?" dedi gözlüklü bir kız.
"Tabii ki. Şimdi izninizle yemek ve sinema sözüm var. Kolay gelsin arkadaşlar." dedi ve hızla arabaya bindi ve hemen trafiğe daldı. 
                           Restorana girip yemekleri gelene kadar konuşmadılar. Merih sürekli konuşmuştu ama karı koca arasında sessizlik hakimdi. Yemekler geldikten sonra Derin sessizliğe dayanamayarak,
"O kadar da kötü değildi, değil mi?" dedi küçük bir gülümsemeyle. Delfin de ona gülümsedi.
"Sandığımdan iyiydi. Sabah kimse yok diye unutmuştum bile. Öğlen karşımda görünce anlık bir şok yaşadım ama neyse ki sen vardın." 
"Bu benim şartımdı." dedi Derin bakışlarını tabağına dikerek.
"Ne?" dedi Delfin anlamayarak.
"Seni ya da Merih'i rahatsız etmeyeceklerdi ben de onlara ve sorularına katlanacaktım." dedi tabağından gözlerini ayırmayarak. Delfin onun hissettiği suçluluğu düşündü. Çocuksu bir kabullenişle başı yerde Delfin'in ona bağırmasını bekliyordu. Delfin hafif bir sesle gülünce Derin bakışlarını ona çevirdi.
"Teşekkür ederim." dedi Delfin sadece. Ardından rahat bir şekilde koltuğa serilmiş oğluna döndü.
"Bu çocuğun rahatlığı beni öldürecek. Sana bu kadar benzemek zorunda mıydı?!" dedi Delfin sitemle. Merih ise annesinin dediğine kahkahalarla güldü. Derin de gülüp Delfin'e doğru eğildi.
"Demek ki çok sevmişsin, İnci." dedi sadece onun duyabileceği bir sesle. 

Şarkı: Gece_ Gamsız

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.