Sekreter // 10.İlk Gece

      Deniz kendine geldiğinde sıcacık bir kozada olan bir tırtıl gibi hissediyordu kendini. Gözlerini açmadan bu kozaya bir kedi misali daha fazla gömüldü. Deniz saçlarına sürtünen bir burunla iç çekti. Uyku sersemi başını karşısındaki gövdeye yaslayıp Deniz de farkında olmadan onun kokusunu içine çekti. Sonra yavaş yavaş uyanarak gözlerini araladığında düz seksi bir erkek göğsü vardı gözlerinin önünde. Deniz yavaşça kafasını kaldırıp bu seksi vücudun sahibine baktığında Ege'yle göz göze geldi. Ege ışıl ışıl gözlerle bakıyordu Deniz'in yüzüne. Bir anlığına daha önce yaşanılanları hatırlayıp tedirginlikle titredi. Ege, Deniz'in yüzündeki ifadeyi fark ederek,
"Günaydın Deniz. Uyurken bir meleğe benziyorsun." dedi hoş bir iltifatla gönlünü almaya çalışarak. Deniz ise bir şey demeden geri çekti kendini ama Ege onunla aynı fikirde değildi. Kadının elini bırakmadı.
"Gitme Deniz, lütfen." dedi daha sıkı sarılırken.
"Ege bırak beni." dedi Deniz sesi titrerken.
"Benim olman çok kötü bir şey mi?" dedi üzgün bir sesle. Deniz kaşlarını çatıp baktı yüzüne. Neden üzgündü ki?
"Bunu neden yaptın bana?" dedi Deniz adamın yüz ifadesini umursamadan. Ege bir an ifadesiz bir yüzle baktı. Ardından derin bir iç çekip,
"Bu konuyu konuşmuştuk ve sana sadist olduğumu söylemiştim." dedi Ege gözlerini kadının gözlerine dikerek.
"Ama neden?" dedi Deniz yalvarır bir tonlamayla.
"Çünkü seni gördüğümden beri düzgün düşünemiyorum. Tek düşünebildiğim sen ve senin o güzel pürüzsüz bedeninle neler yapabileceğim." dedi gözleri arzuyla kararak. Deniz bir an cevap veremeyerek yutkundu.
"Bana kızma ama neden ben? Niye ben?" dedi ardından biraz olsun kendini toparladığında.
"İstediğim sensin, Deniz. Görüşmeye geldiğin günden beri tek düşündüğüm sensin. O senin gibi olan o asi uslanmaz kıvırcık saçlarını her savuruşunda beni yerle bir ediyorsun." dedi Ege yamuk bir sırıtışla.
"Peki birkaç kez becerip kenara attıktan sonra ne olacak? Yenisi mi gelecek yerime?" dedi Deniz alaycı bir şekilde. Gözleri ise öfkeyle yanıyordu. Ege cevap vermedi. Deniz bir kere daha kendini geri çekmeye çalıştı. Ama Ege yine izin vermedi. Bu sefer de kafasını Deniz'in saçlarına gömdü ve kokusunu içine çekti.
"Biraz daha lütfen biraz daha..." dedi adeta yalvararak. Deniz onun bu yalvaran ses tonuna dayanamadı. Kollarını Ege'nin boynuna dolayıp sıkıca sarıldı. Ege yüzünü Deniz'in saçlarının arasından çekip aşağı doğru indi ve kafasını genç kadının göğüslerine gömdü. Deniz de ellerini genç adamın saçlarını okşamak için kaldırdı. Ege tekrar konuşmaya başladığında sesi fısıltı gibiydi.
"İlişkimizin ne kadar süreceği hakkında hiçbir fikrim yok. Ama bu zamana kadar hiç kimseyi bu kadar istemedim." dedi kafasını kaldırmadan. Deniz ağzını konuşmak için açtı ama Ege bunu hissetmiş gibi elini Deniz'in dudaklarına götürüp susturarak,
"Sen benim ışığımsın. Beni bırakma." dedi hızlıca. Deniz aniden söylenen bu laflarla şaşkınlıkla iç geçirdi. Genç adam bir anlığına kadının karşısında dünyanın hakimiyken bir anda küçük bir çocuğa dönüşmüştü.
"Bana düşünmem için zaman ver." dedi Deniz pes ederek. Ege'nin bir anda yüzünde o kadar muhteşem bir gülümse belirdi ki Deniz birkaç dakikalığına kendinden geçti. O sırada Ege bunu görmezden gelip sevinçle Deniz'in yüzünü ellerinin arasına alıp yüzünün her yerine öpücükler kondurmaya başladı. Öpücüklere bir süre olsun ara verdiğinde,
"Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin." dedi derin bir mutlulukla. Deniz de farkında olmadan ona gülümsedi. Ama içindeki ukala ses usulca süzüldü beynine.
'Adam seni sadist zevklerine kurban olarak seçti. Sen de bunu düşüneceğini söyledin, değil mi Denizcim? Mallık var mı biraz? Ya da aklından zorun mu var?' Deniz bu haklı fısıltıyı duymazdan gelip bulundukları ana odaklandı. Hem iyi tarafından bakarsa Deniz 'acı' duygusunu özlemişti.
         İkili sonunda yataktan çıkmayı başardıklarında saat öğleden sonra ikiyi gösteriyordu. Deniz sessizce Ege'nin öğlen için sofrayı hazırlamasını izliyordu. Bir erkeğe göre mutfakta fazlasıyla yetenekliydi. Deniz'in içindeki hormonlardan sorumlu olan taraf seksi bir şekilde fısıldadı.
'Sokakta beyefendi, mutfakta aşçı, yatakta...'
Deniz içindeki sesi susturmak için uğraşırken Ege bir anda konuşarak Deniz'i ürküttü.
"Ne düşünüyorsun?" dedi Deniz'in içinde süren kavgayı bölerek.
"Önemli bir şey değil." dedi Deniz hızlı bir şekilde. Ardından Ege'ye gülümseyerek baktı. Ege bir anlığına gözlerini kısıp şüpheyle baksa da ardından ısrar etmekten vazgeçip yüzüne yumuşak bir ifade yerleştirdi.
"Düşüncelere daldın mı çok farklı oluyorsun. Bir anlığına yüzüne büyülü bir gülümseme kaplarken sonrasında kaşlarını çatıyorsun. Ama bu yüzünü sadece daha tatlı gösteriyor." dedi kafasını yana eğerek. Deniz'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bu karşısındaki gerçekten Ege miydi?
"Sadistliğe ek olarak kişilik bölünmesi de mi yaşıyorsun?" dedi Deniz tek kaşını kaldırarak.
"O ne alaka şimdi?" dedi Ege kaşlarını çatarak.
"Yani Sadist Ege'nin yanındaki diğer Ege'ler de pakete dahil mi?" dedi Deniz gülümsemesini bastıramayarak.
"Diğer Ege'ler?" dedi Ege de gülümseyerek.
"Sadist Ege... Çocuk Ege... Romantik Ege... Daha kaç tane Ege var?" dedi Deniz, Ege'nin gözlerinin içine bakarak. Ege'nin yüzüne şeytani bir gülümseme yayılırken,
"Bunu öğrenebilmek için beni daha yakından tanıman gerekiyor." dedi dilini dudaklarında gezdirip. Deniz'in gözleri bu harekete odaklandı.
"Demek ki böyle hissettiriyormuş." dedi Deniz gözlerini Ege'nin dudaklarından ayırmadan. Ege'nin yüzüne alaycı bir gülümseme yayılırken,
"Neymiş o?" dedi. Deniz elini onun göğsüne vurup,
"Dalga geçme benimle!" dedi sesini yükselterek.
"Yerinde olsam bu kadar cüretkar davranmazdım. Yarım kalmış bir işimiz var." dedi Ege tehditkar bir fısıltıyla. Deniz'in yüzüne bir korku ifadesi yayılırken,
"Bu mu olacak yani? Yaptığım her alaylı hareketimle bana işkence mi yapacaksın? Peki sana bu alayı ve küçümseme hakkını kim veriyor, Bay Empati Yoksunu?" dedi sinirlerine hakim olamayarak.
"Ben bir sadistim Deniz. Sana verdiğim acı karşısındaki acizliğin bana zevk veriyor." dedi omuzlarını silkerek. Onun bu umursamaz tavırları Deniz'i korkutuyordu. O kadar normal bir şekilde bahsediyordu ki Deniz tedirgin oluyordu.
"Ege neden bunu bana yapıyorsun? Hala anlayamıyorum. Mutlu bir hayat yaşamak istiyorum ve bunu hak ettiğime inanıyorum." dedi Deniz ciddiyetle. Yaşadıklarından sonra buna içten bir şekilde inanıyordu. Genç kadın sadece mutlu olmak istiyordu.
"Seni mutlu edemeyeceğimi mi sanıyorsun? Tüm dünyamı önüne sereceğim. Tüm benliğimi sana sunacağım. Sen beni kazanacaksın, ben de seni kazanacağım. Adil bir oyun bence." dedi Ege, Deniz'in gözlerinin içine bakarak. Deniz bir anlığına duraksadı. Onu kazanmak... Bu çok güzel bir ödüldü. Ama adil denilemezdi.
"Ortada adalet falan yok! Sadece bedenini kazanacağım, Ege. Oysa ben her şeyimi verdiysem karşımdakinin de her şeyini almak isterim." dedi sinirlerine hakim olmaya çalışarak. Deniz'in sözleriyle birlikte Ege'nin yüzüne kaybolmuş bir ifade yerleşti.
"Her şeyin..."dedi fısıltıyla. Deniz dikkatle onu inceliyordu ama genç adamın ifadesiz yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyordu.
         Yemekten sonra Deniz yatmak istemese de Ege neredeyse onu sürükleyerek yatak odasına götürdü. Deniz'i yatağa yatırırken genç kadının gözüne dünden beri aynı yerde olan kamçı ilişti. Bir gün öncesinin anıları zihnine doluşurken genç kadın istemsiz ürperdi. Ege'nin o anki yüz ifadesi genç kadının gözlerinin önünden gitmiyordu. Ege, Deniz'in yüzüne yayılan ifadeyi fark edip gözleriyle genç kadının gözlerini diktiği yere baktı. Ardından iki parmağı ile Deniz'in çenesini kavradı ve gözlerine bakmaya zorladı.
"Sana vurduğumda ne hissettin?" dedi gözlerini dikkatle kadının yüzünde gezdirerek.
"Şaşkınlık, korku, öfke, aşağılanma duygusu." dedi Deniz kısa bir duraksamanın ardından. Aslında tek hissettikleri bunlar değildi ama yine de bu kadarını söylemekle yetindi. Diğerlerini söylemek eskiyi çağırmak demekti ve bu kadının istediği son şeydi.
"Zaten bunları hissetmeni bekliyordum. Bu senin ilk BDSM denemendi. Ama bu benim basitçe anlatmak gerekirse ihtiyaç duyduğum şey ve bence sen oldukça iyiydin. Son kaçışını saymazsak..." dedi şakacı bir gülümsemeyle. Deniz onun yüzündeki şakacı ifadeyi fark etti ama içindeki hormonlarını rafa kaldırmış Menopoz Teyze,
'Her şakanın altında bir gerçeklik payı vardır.' dedi babaanne gözlüklerinin arkasından. Deniz içindeki sese de Ege'ye de cevap vermedi. Ege onun bu suskunluğunu görmezden gelip,
"Sen şimdi uyumana ve dinlenmene bak. Eğer yeterince iyi olduğuna emin olursam seni eve bırakabilirim. Yani... Tabii seni bırakabilecek gücü kendimde bulursam." dedi çarpık bir gülümsemeyle. Deniz'i göğsüne yasladı. Deniz içindeki tedirginliğe rağmen Ege'nin kollarında kendini huzurlu hissediyordu.
        Deniz gözlerini açtığında karanlıkla karşılaştı ve bir an uyandığından emin olamadı. Karanlığa alışmış hissederken bir anda yalnız olduğunu fark etti. Yataktan kalkmaya çalışırken üçüncü ve son şeyi fark etti. Elleri ve ayakları bileklerinden bağlıydı. Hissettiği tedirginlikle genç kadının nefesi hızlandı. Kadının duyabildiği tek ses kendi nefes sesleriydi. O sırada kadının korkusunu aynı anda hem yatıştırıp hem de körükleyen bir ses duydu.
"Sonunda uyandığını görmek güzel, benim güzel sekreterim." dedi Ege düz bir ses. Korkuyla yutkundu Deniz. Onu göremiyor, sadece sesini duyabiliyordu. Ama son kelimelerdeki tonlaması konuşanın sadist Ege olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Deniz merak ve endişe karışımı duygular içinde sık nefesler alıyordu. Altındaki yatak hareket edince adamın yanına geldiğini hissetti genç kadın. Adamın dudakları şakaklarından başlayarak aşağı doğru bir yol izlemeye başladı. Yumuşak öpücükler Deniz'i bir anlığına şaşırttı. Beklediği sert tepkinin gelmemesi Deniz'e şaşkınlığın yanı sıra hafif bir hayal kırıklığı da katmıştı. Deniz hissettiği hayal kırıklığı ile duraksadı. Sadist Ege'yi mi istiyordu içinde bastırdığı bir yanı? Ege de sanki bu durumu hissetmiş gibi,
"Yoksa sadist Ege'yi mi bekliyordun? Merak etme, birazdan o da aramıza katılacak." dedi Deniz'in kulağına fısıldayarak. Deniz bu fısıltıyla huylandı ve kendini tutamayıp güldü. Ege'nin karanlıkta olsalar da Deniz'i görebiliyor olması genç kadını şaşırmıştı.
"Ne o sizi güldürüyor muyum? Bu oldukça yeni bir şey." dedi o da gülerek. Ama onun gülüşü hiç de Deniz'in gülüşüne benzemiyordu. Ardından bunu kanıtlarcasına tehditkar bir sesle,
"Artık sadist Ege'yi çağırabiliriz." dedi ve Deniz daha ne olduğunu anlamadan kırbaç derisi göbeğinde şakladı. Deniz ne olduğunu anlamamıştı ama canının hiç de acımadığını fark etti. O bunu düşünürken kırbaç bu sefer de sağ bacağımda gezindikten sonra bir anda kalkıp oraya indi. Deniz iplere asıldı ama bu acıdan değildi. Bu sefer anılar istila olmuyordu beynine. Hissettiği çok daha farklıydı. Sonrasında ayaklarındaki ipler çözüldü. Ardından Ege hızla Deniz'i yüzüstü çevirdi. Ayaklarını ittirerek dizlerinin üstünde durmasını sağladı. O sırada Deniz büyük bir utançla iç çamaşırının olmadığını ve tamamıyla çıplak olduğunu fark etti. Ama bu farkındalığı kalçalarına inen kırbaçtan sonra kaybolmuştu. Deniz sonunda bundan zevk aldığını kendine itiraf etmişti. Bunu kabullenmişti bile. O bu kabullenişle sarsılırken Ege,
"Deniz, kendimi daha fazla tutamıyorum. Bu sebeple, lütfen bunu istiyorsan söyle." dedi nefes nefese. Deniz bir an onun ne demek istediğini anlamadı. Anladığındaysa yanakları utançla çoktan kızarmıştı bile. Ama Ege'nin yarattığı duygu selinden çıkamıyordu. Bu yüzden dudaklarından dökülen kelimelere hakim olamadı.
"İstiyorum, Ege. Seni istiyorum." dedi zor duyulan bir sesle. Ama Ege bu kelimeleri duymuştu. Çünkü bunlar beklediği sözlerdi. Sonrasında kırbaç ardı ardına üç kere daha Deniz'in kalçalarında şakladı ve derinin yere düştüğünde çıkardığı tok ses doldu Deniz'in kulaklarına. Daha sonrasında bir fermuar, kıyafetlerin yere düşme ve bir yırtılma sesi duydu. Ege, Deniz'i tekrar çevirip sırtüstü yatırdı ve üstüne uzandı. Deniz ikisinin tenlerinin teması ile iç geçirdi. Ege sertçe genç kadının dudaklarına yapıştı. Genç kadının dudaklarında çok fazla oyalanmadan dudakları göğüslerine ve elleri ise daha aşağılara doğru kaydı. Parmak uçları yavaşça genç kadının cinsel organının etrafında dolandı ve ardından da önce orta sonra işaret parmağı içine daldırdı. Deniz parmakların girişiyle aldığı ani hazla başını arkaya attı ve inledi. Ege'nin hünerli parmakları önce yavaş sonrasındaysa hızla içine girmeye başladı. Deniz ise dokunuşların etkisiyle zevkin doruklarına tırmanmaya başlamıştı bile. Ege'nin ellerinin tam zevk noktasına temasıyla Deniz kendini tutamayarak bıraktı. Ege elini içinden çekmeyip bekleyerek bu anın daha uzun sürmesini sağladı. Parmaklarını çektikten kısa bir süre sonra,
"Çok lezzetli." dedi sadece. Deniz onun neyi kastettiğini başta anlamadı. Anladığındaysa kızardı. Karanlığa şükretti. Böylelikle adam onun yüzünü göremeyecekti. Ama yanılıyordu. Genç adamın eli Deniz'in ateş basmış yanağını tuttu.
"Ne kadar da hoş bir renk..." dedi tatlı bir sesle. Deniz onun gülümsemesini görmekten çok hissetti. Ardından Ege genç kadının bacaklarımı iki yana açıp arasına girdi. Herhangi bir şey demeden sert ve hızlıca içine girdi. Genç kadın hissettiği ani acıyla haykırdı. Ege bir anlığına duraksadı. Yavaşça genç kadının içinden çıktı ve bir daha aynı şekilde ama daha uysal bir tavırla içine girdi. Tekrar duraksadı ve genç kadının tepkisini ölçtü. Deniz daha az çıkan bir sesle bağırdı. Ege tekrar geri çekilip sertçe içine girdi ve bu sefer durmadı. Sert ve hızlı darbeler artık genç kadının canını yakmıyor, tam tersine kendinden geçiriyordu. Tekrar haz genç kadının içinde yükselmeye başladı. Ege bir anda Deniz'in içine gömülüp durdu.
"Hadi Deniz, onu bana ver." dedi sıkılı dişlerinin arasından. Onun kelimeleri genç kadını da çözdü ve Deniz haykırarak kendini bir kez daha bıraktı. Ege de yüzünü Deniz'in saçlarına gömüp peşinden geldi. Genç kadının üstüne ağırlığını vermeden yan tarafa kaydı. Yorgunluk genç kadının bedenini ele geçirdi ve uykuya dalarken Ege'nin kendini sıkıca saran kollarıyla gülümsedi.
***
       Deniz şirket asansörüne bindiğinde Eren de arkasından içeri daldı. Kocaman gülümsemesiyle Deniz'in yüzüne baktı. Deniz de ona mutlulukla gülümsedi. Ege'nin sabahki toplantısı sebebiyle Deniz şirkete yalnız gelmek zorunda kalmıştı. Sabah Deniz'i öperek uyandırmış ve toplantıya gideceğini ve onu şirkete şoförün bırakacağını söyleyip gitmişti. Deniz sabahki anı hatırlayıp istemsiz gülümsedi. Ardından Eren'in sesiyle tekrar asansöre geri çekildi.
"Deniz! Seni sonunda burada görmek ne güzel! Seni nasıl da özledim!" dedi Eren içten bir şekilde Deniz'e sarılarak. Deniz de aynı şekilde onun sarılışına karşılık verdi. Eren'in kendisi için böyle endişelenmesi Deniz'in hoşuna gitmişti. Dün gece yaşananlardan sonra genç kadının bu ilgili ve samimi gösteriye ihtiyacı vardı. Ege genç kadını defalarca zevkin doruklarına çıkartırken sadece hazzı hissetmişti. Ama şimdi kendini Formula-1'e çıkmış bir Vosvos gibiydi. Deniz dünün anılarıyla boğuşurken asansörün kapıları zil sesiyle açıldı. Eren de Deniz'i belinden tutup asansörden çıkartıp ofise doğru götürdü.
"Bir anda herkesin ilgi odağı oldun. Ege'nin kucağında baygın yatarken herkes korktu." dedi Eren herkesin ikisine baktığını fark ederek. Deniz herkesin yüzüne güven verici gülümsemeyle bakınca hepsinden mutlu gülümsemeler aldı. Ofise girdiklerinde odasından çıkan Efe'yle karşılaştılar. Efe, Deniz'i şaşırtarak yanlarına geldi ve Deniz'e sarıldı. Geri çekildiğinde Deniz'i kollarından tutup,
"Sonunda sekreterimiz bize geri döndü. Sensiz resmen ölüyorduk. Bizi bir daha böyle korkutma." dedi içten bir şekilde gülümseyerek. Deniz de ona gülümsedi.
"Program geçmene gerek yok. Bugün boş günüm, sadece iki toplantım var." dedi Efe devamında ve göz kırpıp dışarı çıktı. Eren ve Deniz odada baş başa kaldılar.
"Efe bile korktu. Ege'ye gittiğimizde Ege iyi olduğunu ve uyuduğunu söyleyince ikimiz de rahat bir nefes aldık. İkimiz de senin için ilk defa toplantı iptal ettik." dedi Eren, Efe'nin az önce çıktığı kapıya bakarak.
"Ay, ben çok özür dilerim." dedi Deniz endişeyle dudağını kemirerek.
"Deniz, lütfen susar mısın? Bizim için değerli olduğunu söylemeye çalışıyorum. Buraya gelen sekreterler bizim yakışıklılığımızla ilgilenir ve çoğu zaman işleri aksatırlardı. Ama sen bizim dış görünüşlerimizle ilgilenmeyip işine öncelik veriyorsun. Ayrıca gülümsemenle üçümüzün de gününü güzelleştiriyorsun. Seni ziyarete Ege'ye geldiğimizde üçümüzde birbirimize itiraf ettik. Sen bizim için sekreterden fazlası olmaya başlıyorsun. Üçümüz de işimizi gücümüzü bırakıp sana koştuk resmen." dedi Eren gülerek. Deniz utanarak gülümsedi.
"Sizin yakışıklılığınızı gözardı falan ettiğim yok. Sadece profesyonel olduğum için bunu göstermemeyi biliyorum." dedi Deniz kafasını eğip gülerek. Eren de güldü.
"Ayrıca siz de benim için değerlisiniz. Size bir haftada çok alıştım. Size bir şey olsa ben de koşa koşa gelirim." dedi Deniz içten ve ciddi bir şekilde.
"Bana yardım ettin ya zaten, Ahu konusunda. Ne çabuk unuttun?" dedi gülerek. Sonra bir anda Deniz'i kendine çekerek sıkıca sarıldı.
"Kimse benim için böyle bir fedakarlık yapmamıştı. Sana o kadar çok teşekkür borçluyum ki hayatımın sonuna kadar teşekkür etsem bitmez." dedi kulağına doğru fısıldayarak. Deniz de şaşkınlığını atıp ellerini sırtına koydu ve Eren'e sarıldı.
"Hey, dostlar bunun içindir!" diye kulağına fısıldadı Deniz de. İkisi de çarpılan kapının sesiyle birbirlerinden hızla ayrıldı. Şaşkınlıkla gözlerini odada gezdirdiler ama kimse yoktu.
"Sence dışarıdan biri mi gördü?" dedi Deniz endişeyle dudağını kemirerek. Eren gülerek baş parmağıyla dudağını dişlerinin arasından kurtardı.
"Endişelenme, burası dedikoduları yapmaya vakit bulamayacakları bir şirket." dedi alayla omuz silkerek. Deniz tam ona cevap verecekken telefon çaldı. Deniz masanın üstünden uzanıp bilgisayarın yanında duran telefonu aldı ve kulağına götürdü.
"Odama gel." dedi Ege'nin soğuk sesi. Sonrasında telefon kapandı. Deniz şaşkınlıkla elindeki telefona baktı. Beyni hızla parçaları birleştirdi. Her şeyi anladığında ise içinden sıkı bir küfür savurdu. Biraz önce Eren'le sarılırken onları gören Ege'ydi.
Şarkı: SoMo_ First

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.