Sekreter // 16. Işıltılı Gece

           Deniz heyecanını dizginlemeye çalışıyordu ama bunu yapmak için almaya çalıştığı derin nefeslerin hiçbir faydası olmuyordu. İki yanında koşuşturan mankenler ve asistanlar kesinlikle sakinleşmesine yardımcı olmuyordu. Her şey sanki üstünde yeterince baskı kurmuyormuş gibi bir de son çıkacak olmasının korkusu vardı. Kendisinden iki önceki manken çıkınca kalp atışlarını kulaklarında duymaya başlamıştı. Yanına gelen Mert'e dönüp,
"İsviçreli bilim adamların deneği ol, e mi ibne herif!" dedi sadece onun duyabileceği bir sesle. Mert kafasını eğip gülüşünü gizlemeye çalıştı ama titreyen omuzları güldüğünü gösteriyordu. Deniz sinirle koluna bir tane geçirdi. Mert kafasını kaldırdı ve kolunu tuttu.
"Kırk saniye sonra çıkıyorsun." dedi gülerek. Tekrar elini vurmak için kaldırdı ama Mert elini tuttu.
"Senin kafana uyan şu gerizekalı kafama martılar sıçsın!" dedi Deniz elini kurtarmaya çalışarak sinirle. Mert tekrar bu sefer yüzünü saklamadan güldü.
"Yirmi beş saniye." dedi gözleriyle podyuma yürüyen Deniz'den önceki son mankeni takip ederek.
"Geri sayım yapma! Burada kalpten gideceğim." dedi Deniz adeta yalvaran bir tonlamayla. Mert bu sefer gülmedi. Deniz'in yüzünü elleri arasına aldı.
"Bu dünyada bu işi bu kadar kısa sürede kıvırabileceğine ve bunu mükemmel şekilde yapabileceğine inandığım tek kadın sensin." dedi Mert ciddi bir sesle. Deniz bu sözler üzerine gerginliğini biraz olsun üstünden attı ve Mert'e gülümsedi. Mert de Deniz'e gurur dolu bir gülümsemeyle bakıyordu. Sonrasında bu gülümseme hınzır bir gülümsemeye döndü.
"On saniye." dedi alaycı bir tonlamayla. Deniz bezgin bir şekilde oflayıp gözlerini devirdi. Mert gülüp Deniz'in üstündeki leopar gömleği çekiştirdi ve Deniz'in içindeki Efe'nin özel tasarım sütyenini ön plana çıkardı. Deniz'i omuzlarından tutup podyuma doğru ittirdi. Yanağına bir öpücük kondurdu.
"Yürü be kızım! Kim tutar seni!" dedi omuzlarını sıkıp. Sonrasında podyuma doğru iteledi. Deniz derin bir nefes alıp yüzüne sert bir ifade yerleştirdi ve podyumda yürümeye başladı. Deniz herkesin kendisine baktığının farkındaydı. Sakinleştirici nefesler eşliğinde müziğe uygun bir şekilde güçlü adımlarını atmaya devam etti. Dönüş sırasında Ege ile göz göze gelince gülümsemesine hakim olamadı. Ardından aynı şekilde geri döndü. Podyum arkasında Mert bıraktığı gibi onu bekliyordu. Deniz'in geldiğini görünce yüzüne gurur dolu bir gülümseme yayıldı. Deniz yanına gittiğinde kollarını genç kadının beline dolayıp kucağına aldı ve etrafında döndürdü.
"Sen var ya sen! Süpersin yavrum! Yapabileceğini biliyordum." dedi Deniz'in kulağına doğru bağırarak. Aşağıya indirdiğinde hızla yanaklarına sulu öpücükler kondurdu. O sırada Efe geldi. Hızla Deniz'e sarıldı. Tüm mankenlerle birlikte Deniz'i de tekrar podyuma çekti. Podyumun ortasına geldiklerinde Deniz'i elinden tutup ortaya çekti. Hızla etrafında döndürdü ve kendine doğru çekip hafifçe yere doğru eğdirdi. Çevreden bir alkış ve ıslık tufanı yükseldi. Gülerek geri döndüklerinde Mert ışıl ışıl gözlerle bakıyordu ikisine. Deniz'in koluna girip arkaya doğru çekti.
"Çabuk ol! Kokteyl için üstünü değiştirmeliyiz!" dedi neşeyle bağırarak. Ona direnmeye çalışsa da Mert buna izin vermedi.
"Ben kokteyle falan kalmak istemiyorum." dedi itiraz ederek ama Mert onu dinlemedi. Hızla eline bir elbise tutuşturup oda kapısını açtı ve Deniz'i içeri itti.
"Tabii ki de kalıyorsun, Deniz!" dedi Efe, Deniz odaya girerken. Deniz oflayarak odaya girdi. Üstüne mavi uçları her hareketiyle tüy gibi uçuşan elbiseyi geçirdi. Ayaklarını rahatsız eden siyah topuklu ayakkabıları çıkarıp eline aldı. Podyumdaki kıyafeti de koluna asıp odadan çıktı. Kendisine bakan dört erkekle karşı karşıya kaldı. Efe ve Mert yanına geldiler.
"Sana yakışacağını biliyordum." dedi Efe beğeniyle Deniz'i süzerek. Deniz anlamayarak baktı Efe'ye.
"Bu elbise sana özel. Benden bir teşekkür hediyesi." dedi Efe mutlu bir gülümsemeyle.
"Efe ben..." diye başladı ama Efe elini onun dudaklarına kapatıp konuşmasını engelledi.
"Teşekkür istemez. Şimdi doğru kokteyle!" dedi Deniz'i kolundan çekiştirerek. Deniz ise yere sağlam basarak Efe'nin onu çekmesini önledi. Efe şaşkın bakışlarla baktı Deniz'e.
"Bir... Teşekkür ederim. İki... Ayakkabılarım bile yok. Üç... Senin Mert ile konuşman gereken bir şey var. Yani ben kokteyle gidiyorum. Siz burada kalıyorsunuz." dedi Deniz ikisinin de elinden kurtularak. İkisi şaşkın şaşkın birbirine bakarken Eren gülerek Deniz'in yanına geldi. Elinde bir çift topuklu ayakkabı vardı. Diz çöküp ayakkabıları Deniz'e giydirdi. Ardından elinden tuttu ve oradaki son erkek olan Ege'nin yanına getirdi. Ege bir şey demeden alev alev yanan gözlerle Deniz'e bakıyordu. Bir süre Deniz'e baktıktan sonra hafifçe gülümsedi ve kolunu uzattı. Deniz bu gülümsemenin gerçek hislerini saklayan bir gülümseme olduğunu biliyordu. Ege'nin kendisine uzattığı kola girdi. Eren de Deniz'i bırakmadan öbür koluna girdi. Ege'nin bakışları Eren'e döndü. Öfkeli gözlerle baktı Eren'e.
"Ne var? Herhalde gecenin en güzel kadınını seninle yalnız bırakacağımı düşünmedin." dedi Eren omuz silkerek. Ege homurdansa da Deniz onun bir şey demesine izin vermeden atıldı.
"Yaptığınıza bakın. Ben sizin için podyumda yürüyeyim, siz burada laf salatası yapın. Susun ve bana soğuk bir şeyler alın. Sizin için az daha gerginlikten ölüyordum. Dilim damağım kurudu." dedi Deniz yalandan kızmış gibi.
"Sen yeter ki iste prenses. Tüm içeceklerden şelale yapalım sana." dedi Eren gülerek. Deniz gözlerini Ege'ye çevirdiğinde gülmemek için kendini zor tuttuğunu gördü. Rahatlamayla bir nefes aldı. Anlaşılan artık sinirli değildi.
         Deniz ayaklı bir masada elindeki kolayı yudumluyordu. Zaten heyecandan sabahtan beri doğru düzgün bir şey yememişti. O yüzden içkilerden uzak durmayı tercih etmiş, Eren'in önüne bıraktığı şampanyaya hiç dokunmamıştı. Eren bunun pek farkında değildi. Yanındaki adamla ayakkabılar hakkında derin bir tartışmaya girmişlerdi. Yanındaki siniri hala geçmemiş olduğundan emin olduğu Ege'ye dönüp,
"Ne kadar kızgınsın bana?" dedi hafif ve de çok dikkatli bir alayla. Hogwarts'ın sloganını düşündü. Uyuyan bir ejderhayı asla gıdıklama!
"Çok ama o elbiseyi bir daha üstünde görmek için neler vermezdim." dedi seksi bir sesle. Deniz bu ses tonu karşısında ürperdi. Ege ellerini Deniz'in omzuna koydu.
"Ne o yoksa üşüdün mü?" dedi alayla. Deniz onun alayı karşısında biraz sinirlenmişti. Yine de Ege'nin alayını duymazdan gelip,
"Efe'yi bulmam lazım. Belki elbiseyi almama izin verir." dedi Deniz etrafa bakıyormuş gibi yaparak. Ege, Deniz'in kulağına doğru eğildi.
"Diklenmek için doğru zaman mı, benim güzel sekreterim?" dedi Ege tehditkar bir fısıltıyla. Deniz az da olsa Sadist Ege'yi özlemişti. Onu affettiğinden beri Ege, Deniz'e karşı oldukça dikkatli ve nazikti. Yataktaki vahşiliğini devam ettiriyordu ama Ege'nin uysal tavırları Deniz'i çileden çıkartıyordu. Eski hayatılarını özlüyordu genç kadın.
"Sanırım evcilleştirdim seni. Tehditlerin hep boş kalıyor." dedi Deniz anlık bir cesaretle Ege'ye meydan okuyarak. Ege şaşkınlıkla baktı, Deniz'e.
"Evcilleştim mi? Sadece bir uykuya daldım diyelim." dedi yamuk bir sırıtışla.
"Ne zaman uyanırsın? Burada sıkılmaya başlıyorum." dedi Deniz yalandan sıkılmış gibi yaparak. Yine Ege'nin şaşkın bakışlarını ile karşılaştı.
"Uyanmamı mı istiyorsun?" dedi yine alaycı bir sesle ama gözlerinden ciddi olduğu belliydi.
"Bir de soruyorsun, benim yakışıklı patronum." dedi Deniz son sözlerinde Ege'yi taklit ederek. Ege bunun üstüne bir kahkaha patlattı. Eren de dahil olmak üzere etraflarındaki bir grup ikiliye şaşkınlıkla baktı. Ege'nin kahkahaları pek duyulan bir şey değildi. İnsanlar bunun karşısında haklı bir şaşkınlık içindeydiler.
"Ege o ses senden mi çıktı?" dedi Eren gözlerini kocaman açarak. Şok olmuş ifadesi hala suratındaydı. Ege, Deniz'e çapkın bir gülüş attıktan sonra nazik bir gülümsemeyle Eren'e baktı.
"Bizim güzel sekreterimiz her konuda usta." dedi kibar bir ses tonuyla. Sonrasında tekrar Deniz'e dönüp göz kırptı. Eren bu sözler üzerine gülerek gözlerini etrafa çevirdi. O sırada mavi gözlerle çakıştı gözleri. Hızla gözlerini kaçırdı. Yüzündeki neşeli ifadeyi korumaya çalışarak Deniz'in yanına yanaşıp kolunu genç kadının omuzlarına attı ve kendine çekti.
"Bilmez miyim?" dedi kurnaz bir sırıtışla Ege'ye hitaben. Sonrasında Deniz'in kulağına doğru eğildi.
"Ahu geliyor." diye fısıldayıp durumu açıkladı. Deniz durumu kavrayıp omzundan sarkan elin üstüne elini koydu.
"Öyle mi Erenciğim?" dedi Deniz, Eren'e dönüp gülerek. Ege'ye bakmaya korkuyordu genç kadın. Genç kadın o gece Sadist Ege'yi göreceğinden emindi ama bunu o kadar da istediğinden emin değildi.
"Öyle Denizciğim." dedi Eren diğer eliyle Deniz'in yanağını sıkarak. O sırada bu oyunun sebebi olan Ahu masaya geldi.
"Eren?"dedi neşeli bir sesle. Sesi her ne kadar neşeli olsa da içindeki öfke ve nefret çok büyüktü. Bu ince fazla neşeli sesle tüm gözler yeni gelen sarışın kadına döndü.
"Ahu, merhaba!" dedi Eren, Ahu'ya yüzeysel bir gülümseme gönderirken.
"Tebrik etmek için gelmiştim." dedi Ahu neşesi sönmüş bir sesle. Eren'in yüzeysel tavrına bozulmuştu. Masada sırf egosunu tatmin etmek ve yakışıklılığından etkilendiği için yattığı Ege de vardı ama Ahu Ege'yi unutmuş gibiydi, tüm dikkati Eren'deydi.
"Onun için beni değil, bu güzel hanımı ve Efe'yi tebrik etmelisin. Sonuçta benim lansmanım değil." dedi yapay bir gülümsemeyle. Ardından sıcacık gülümseyen gözlerle Deniz'e dönüp kolunu omuzlarından çekti ve genç kadının eline bir öpücük kondurdu. O sırada Efe,
"Biri benden mi bahsediyor?" dedi masaya gelerek. Mert'in omzuna kolunu atmıştı ve keyfi oldukça yerinde gözüküyordu. Mert'in gözlerinde de mutluluk vardı. Deniz onların bu hali karşısında mutlulukla iç çekti. Defileye hazırlarken Deniz Efe'yi iyi gösterme çalışmalarında başarılı olmuş gibi gözüküyordu. Efe, Deniz'in yanına gelip boştaki koluyla genç kadına sıkıca sarıldı ve yanağından öptü.
"Sen bu üçlünün can simidisin." dedi Efe mutlulukla gülümseyerek. Deniz bu ani sevgi gösterisi karşısında hazırlıksız yakalanmıştı. Gözleri doldu.
"Ama ağlatacaksınız beni!" dedi burnunu çekerek. Eren onun bu haline güldü ve o da Deniz'i öbür yanağından öptü.
"Yalan mı Deniz? Baksana Ege'yi bile güldürdün." dedi gülerek Ege'ye bakarak. Deniz de bakışlarını çekinerek Ege'ye çevirdi. Gözleri kesiştiği anda Ege'nin yüzündeki yalan gülümsemeyi anladı genç kadın. Ege Deniz'e doğru eğildi. Eren biraz geri çekildiğinde Ege de Deniz'i yanağından öptü. Geri çekilmeden önce,
"Bu gece sadist Ege'yi göreceksin, benim güzel sekreterim." dedi kulağına doğru fısıldayarak. Deniz bu tehditkar ses tonundan korkmuştu ama gözlerini Ege'ye çevirdiğinde içten bir şekilde gülümsedi. Ege genç kadının yüzündeki içten gülümsemeyi görünce yüzündeki sahte gülümsemeyi sildi ve yerini içten bir gülümseme aldı. Deniz merakla bakışlarını Ahu'ya çevirdiğinde öfkeden kıpkırmızı olmuş bir yüz ve nefretle yanan gözlerle karşılaştı. Üçünün de Deniz'e böylesine sevgi dolu yaklaşması Ahu'yu delirtmişti. Sinir olmuş bir yüzle bir şey demeden uzaklaştı. Onun gittiğini gören Eren elini zafer dolu bir ifadeyle kaldırdı. Deniz de aynı şekilde ona bakıp Eren'in kaldırdığı eline çaktı.
"İyi kıvırdık." dedi Eren alayla gülerek. Deniz bir kahkaha attı. Efe, Mert ve Ege ise anlamayan bakışlarla baktılar ikisine.
"Aramızda." dedi Eren umursamaz bir tavırla omuz silkip gülerek. Deniz gülerek telefonuna baktı. Saat oldukça geç olmuştu ve Mavi evde tek başınaydı. Geri dönmek istiyordu ama Ege'nin buna izin vereceğinden şüpheliydi.Deniz alt dudağını ısırıp Ege'ye hafif endişeli bir şekilde baktı. Ege anlamayarak kaşlarını çattı. O sırada Deniz iç çekerek Eren'e döndü.
"Ben bir çeki düzen vereyim kendime." diyerek masanın üstündeki çantasını alıp tuvaletlerin olduğu kısma yürüdü. İçeri girdiğinde hemen telefonunu çıkardı. Kapı açıldı ve Ege içeri girdi. Yüzünde gecenin başından beri tuttuğu öfke vardı. Deniz bu yoğun öfke karşısında korkuyla yutkundu.
"Ne oluyor Deniz? Beni azdırıp Eren'in kanatları altına girmek hoşuna mı gidiyor?" dedi bağırarak. Deniz bu öfke dolu sözler karşısında irkildi. Ege'ye baktı tedirgince. Çok öfkeliydi.
"Ege ben...Bak bilmediğin şeyler var." diyerek toparlamaya çalıştı ama nafileydi.Ege fazlasıyla öfkeliydi ve Deniz'i dinlememek konusunda kararlıydı.
"Bilmediğim şeyler mi var? Ne gibi? Benimle birlikte Eren'i de idare ettiğin gibi mi?" dedi öfkesini Deniz'e kusarak. Son sözlerle birlikten Deniz de öfkelenmişti.
"Benimle doğru konuş Ege!" dedi Deniz içinde birikmeye başlayan öfkeyle. Ege öfkeden kör olmuş gözlerinden Deniz'in öfkesini görmüyordu.
"Peki, bilmediğim şey ne? Çünkü buradan Eren'le sen çok farklı duruyorsunuz. Söylesene Deniz, onunla yattın mı? Ya da şunu sorayım, hangimiz daha iyiydi?" dedi ve Deniz tokadı tüm gücüyle Ege'nin yanağına yapıştırdı. Ama bu bile Ege'yi yatıştırmış gibi değildi. Deniz'in iki bileğinden tutup tuvaletin fayanslarına dayadı.
"Neden bu tokatlar hep bana? Neden öfken hep bana da sevgin şirinliğin ona?" dedi sıktığı dişlerinin arasından.
"Öküzsün çünkü! Mantıksız kafasına göre davranan pislik herifin tekisin! Bu sadece Eren'in verebileceği bir cevap. Ona neden böyle davrandığımızı sor. O cevabını verecektir. Lanet olsun! Bırak beni canım acıyor!" dedi Deniz acıyla haykırarak. Ege tutuşunu gevşetti ve Deniz elini kurtardı. Bileklerini ovuşturdu. Ardından çantasını kaptı ve kapıyı doğru gitti. Çıkmadan önce yaşlı gözlerle Ege'ye döndü. Fazlasıyla kırılmıştı adama.
"Sana aşık oldum dedim be! Başka bir adamla yatacağıma inandın mı? Kalpsiz herif!" dedi hissettiği tüm kırgınlığı sesine yansıtarak. Ardından gözlerinden yaşlar akarak kendini dışarı attı. Partinin rahatsız edici gürültüsünden uzaklaştı. Bu haldeyken oraya geri dönemezdi. Bahçenin kokteyle açılmamış tarafına geçti. Adaşının olduğu sakin tarafa attı kendini. Deniz tüm heybetiyle genç kadının önünde hırçın dalgalarını kıyılarına vuruyordu. Deniz arkasında duyduğu ani sesle irkilip arkasını döndü. Bir insan silueti fark etti. Bir anlığına Ege sandı ama gölgelerin sakladığı kişi konuşmaya başladığında onun Ege olmadığını anladı.
"Bu akşam vakti deniz,
O bütün hasretimiz,
Sanki gelmiş de dile,
Nedametin sesiyle,
Çarparak kayalara,
Yetmez mi, diyor deniz,
Karada çektiğiniz?"*
Şiirin ardından bir adım öne atınca biraz olsun yüzü aydınlandı. Baştan aşağı siyahlar giymiş birini gördü. Bu adamı ilk defa görüyordu genç kadın. Simsiyah saçları vardı. Karanlıkta durduğu için hala tam olarak yüzünü seçemiyordu.
"Pardon?" dedi Deniz tereddütle. Gözlerini kısarak adamı görmeye çalıştı.
"Cahit Sıtkı'nın şiiridir. Sizi böyle üzgün üzgün denize bakarken görünce aklıma geldi." dedi adam açıklama yaparak. Deniz tedirgin bir tavırla bir adım attı öne doğru.
"Üzgünüm, sizi tanımadığım için anlık bir şok yaşadım. Ne diyeceğimi bilemedim." dedi Deniz nazik bir sesle.
"Önemli değil. Herkese olur o gayet normal. Bu arada podyumda resmen fırtına gibi estiniz. Biz beyleri dağıttınız." dedi adam konuyu ustalıkla başka yöne çekerek.
"Teşekkür ederim." dedi Deniz utanıp kafasını aşağı eğerek. Tanımadığı birinden iltifat duymak garip gelmişti. Utancını attığında kafasını kaldırıp,
"Peki, siz kimsiniz?" dedi ama yalnız olduğunu fark etti. Hızla etrafına baktı ama kimseyi göremedi. Anlık bir korkuyla ürperdi. Partiye dönmeye karar verdi. Adımlarını kalabalığa yönlendirirken arkasında onu şahin gibi izleyen mavi gözleri fark etmedi. Mavi gözler onu kalabalığın arasında kaybolana kadar takip etti. Aklından kadınla ilgili türlü fikirler geçiyordu. İyi fikirler olduğuysa söylenemezdi.
         Deniz korkuyu atıp Eren'in yanına gittiğinde kendisini eve bırakmasını söylediği. Eren onun hafif kızarmış gözlerine kaşlarını çatarak baksa de bir şey demedi. Masadakileri başıyla selamladı. Hepsi ona neşeyle gülümseyince Deniz de herkese gülümsedi. Ege de o sırada masaya geldi. Deniz onunla göz göze gelmemeye çalıştı. Eren elini beline koyup çıkışa doğru yönledirdiğinde Deniz ona minnetle izin verdi. Eren kalabalığı yararak Deniz'i hızla dışarı çıkardı.
        Yol boyunca Eren'in bakışları Deniz'in üstündeydi. Durgun halini ve kırmızı gözler genç kadının ağladığını bariz bir şekilde gösteriyordu. Eren sorunun Ege olduğundan da neredeyse yüzde yüz emindi. Ama yine de deniz'i üzmemek için bir şey demedi. Araba sonunda Deniz'in evinin önünde durduğunda Eren dayanamadı.
"Deniz, bir şey mi oldu?" dedi hafif endişeli bir sesle.
"Yok bir şey." diyerek geçiştirmeye çalıştı Deniz.
"Deniz, Ege yine bir şey mi yaptı?" dedi Eren şüpheyle gözlerini Deniz'in üzerine dikerek. Deniz onun altıncı hissi karşısında şaşırsa da itiraz etmedi. Cevap vermeden başıyla onayladı.
"Ne güzel aranız düzelmişti. Yine ne yaptı piç herif?" dedi öfkeli bir sesle.
"Bizi sevgili sanıyor." dedi Deniz iç çekerek.
"Herkes öyle sanıyor zaten. Ne alaka şimdi? Ona anlatmadın mı, bunların bir oyun olduğunu?" dedi Eren anlamayarak. Deniz kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Ona söyleyemezdim. Sonuçta sırrını verdin bana." dedi Deniz başını öne eğerek. Eren şaşkınlıkla dondu kaldı. Hayran mı olsun kızsın mı bilemiyordu.
"Deniz sen..." diye başladı ama sözleri arkasından gelen bir sesle kesildi.
"Abla?" dedi Mavi ikilinin yanına doğru gelirken. Eren ve Deniz bakışlarını Mavi'ye çevirdiler.
"Mavi, ne oldu ablacım?" dedi Deniz gülümseyerek.
"Geldiğini camdan gördüm ama gelmeyince bir bakayım dedim." dedi Mavi bakışlarını Eren'e çevirerek. Mavi gözlerini Eren'e dikti. İlk bakışta etkilenmişti yeşil gözlerden. Deniz de bakışlarını Eren'e çevirdi. Eren de aynı şekilde Mavi'ye bakıyordu. Deniz'in yüzüne hınzır bir gülümseme yerleşti.
"Gelin sizi tanıştırayım. Maviciğim bu Eren benim patronlarımdan biri ve arkadaşım, Eren bu tatlı mı tatlı kız da benim kardeşim Mavi." dedi Deniz Mavi'yi kolundan tutup Eren'in karşısına çekerek. Bakışları birbirine kenetlenmiş haldeyken birbirlerinin ellerini sıktılar. Büyülenmiş ve gözlerini ayıramıyor gibiydiler. Deniz gülmemek için kendini zor tutuyordu. Eren ağzının içinde anlamsız bir şeyler geveledi ardından da arabasına atlayıp gitti. Onun arkasından Mavi heyecanlı bir şekilde,
"Ay, çarpıldım! Vallahi çarpıldım!" dedi hülyalı bakışlarla Eren'in arabasının ardından bakarak. İki kardeş gülerek içeri giderken yolun karşısındaki ağaca yaslanmış siyah takım elbiseli bir adam ikisini izliyordu. İki kardeş her şeyden habersiz evlerine girdiler. Adam ışıkları yanan eve baktı. Bu iş kolay olacaktı onun için.
*Şiir: Cahit Sıtkı Tarancı_ Deniz
You just want attention
Sen sadece dikkat çekmek istiyorsun
You don't want my heart
Sen kalbimi istemezsin
Maybe you just hate the thought of me with someone new
Belki sen sadece benim yeni birileriyle tanıştığımı düşünmekten nefret ediyorsun
Yeah, you just want attention
Evet , sen sadece dikkat çekmek istiyorsun
I knew from the start
Baştan beri biliyordum
You're just making sure I'm never gettin' over you
Sen sadece seni asla kenara atmadığından emin olmak istiyorsun

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.