Sekreter // 1. İş Görüşmesi


Ağustos 2015
         Genç kadın üstündeki tek parça gri elbise içinde kendini oldukça rahatsız hissediyordu. Oysa bu elbiseyi alırken çok beğenmişti. Şimdi ise aynı elbise gerginliği ile yarışırcasına kadının nefes almasını güçleştiriyordu. Aslında elbise kadının tam bedeniydi ama çok sevdiği kardeşi Mavi'nin genç kadına seksi sekreter imajı yaratma isteği yüzünden zorla giydirdiği destekli sütyenlerden dolayı genç kadın şimdi nefes problemi çekiyordu. 'Mavi'nin aklına uymayı bırakmalıyım.' diye geçirdi içinden. Kadının gerginliğinin tek sebebi tabii ki sadece elbise değildi. Bir diğer sebep saçlarıydı. Kadının her zaman gurur duyduğu ve onlarla kendini daha güçlü hissettiği kıvırcıklarının yerinde mısır püskülleri vardı. Bu da Mavi'nin fikriydi. Mavi kıvırcıklarla çok asi duracağını söyleyerek zorla kadının saçlarını düzleştirmişti. Kadın kendini fazlasıyla cesaretsiz hissediyordu.
          Kadın kendi karamsar düşünceleri içinde boğulurken birazdan kendisinin gireceği siyah cam kapı açıldı. İçeriden yeşil gözlerinde yaşlar parlayan sarışın bir kız çıktı. Kadının korku seviyesi bir seviye daha attı. Oysa en başından beri burada beklerken bu kızın işi kapacağından emindi. Kadın bu güzel hanımı ağlatacak kadar ne sorduklarını düşündü. Kalbi korkudan o kadar hızlı atıyordu ki, elini göğsüne götürüp birkaç kez vurdu. Kadın derin bir nefes alarak kendini rahatlamaya çalıştı. Siyah kapının yanındaki danışman masasında oturan sarışın kadın ağlayarak çıkan kadına bakmadı bile. Masasının yanında çalan dâhili telefonu alıp kulağına götürdü.
"Peki, efendim." diyerek kapadı ve gözlerini gergin bir şekilde oturan kadına çevirdi.
"Mülakat için içeri girebilirsiniz, Deniz Hanım." dedi danışman masasında oturan kadın. Deniz bir anlığına gülümsedi. Barbie, bu kızı anlatmak için doğru kelimeydi. Sarı saçlar, mavi ve büyük ihtimalle lens olan gözler ve o yapay silikonlu dudaklardaki boş gülümseme... Deniz ayağa kalkıp son kez elbisesini düzelttikten sonra kapıya yöneldi. Kapıyı tıklattı ve içeriden onaylayan sesi duyduğunda, içeri girdi. Odaya girdiğinde keskin bir nefes çekti. Deniz oraya iş görüşmesi diye gitmişti ama tam karşısında yakışıklılıkta mastır yapmış üç adam vardı. Deniz orada öyle dikildiğini fark edince kendini toparlayıp bu üç Yunan tanrısının karşısındaki rahat koltuğa oturdu. Kapı tarafında oturan yeşil gözlü tanrı önünde duran kadının bilgilerinin yazdığı dosyaya bakıp konuşmaya başladı.
"Hoş geldiniz, Deniz Hanım. Bize yönetici asistanlığı pozisyonu için başvuruda bulunmuşsunuz. İş tanımı için gerekli sorulara geçmeden önce bize biraz kendinizden bahseder misiniz?" dedi hafifçe gülümseyerek. Deniz cesaret verici bir nefes aldı. 'Hadi kızım! Sen İnsan Kaynaklarındaki o şişko herifi gömmüşsün. Bunları mı alt edemeyeceksin?' dedi kendi kendine ve özgüvenli bir sesle konuşmaya başladı.
"25 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve aynı üniversitenin İşletme Bölümü'nü iki yıl arayla bitirdim. Bu sene mezun oldum. Staj kapsamında üç ayrı firmada iş deneyimim oldu. Gerekli bilgi ve referanslar öz geçmişimde ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Onun dışında ileri derecede İngilizce ve Fransızca, orta seviyede İtalyanca ve İspanyolca biliyorum. Düzenli ve tertipli bir insanımdır. Bu sebeple programlı çalışmada oldukça iyiyimdir." dedi Deniz de gülümseyerek. Sözü ortadaki mavi gözlü devraldı.
"Burada oldukça iyi düzeyde, sizin de belirttiğiniz gibi, üç firmada staj yaptığınızı görüyorum. Neden bizi tercih ediyorsunuz? Ya da başvurdunuz ve bu üç firmadan da olumsuz bir cevap mı aldınız?" dedi şüpheyle.
"Buraya başvurmadan önce o firmaları düşünüyordum. Ama sizin şirketinizin çalışma politikasına ve yaptığı çalışmalara bakınca diğer firmalardan açık ara önde olduğunu fark edip başvurdum. Diğer üç firmaya da başvurdum ve mülakatlardan geçerek olumlu dönüşler aldım ama bu mülakat öncesinde karar vermek istemedim." dediğinde mavi göz tatmin olmuş bir şekilde başını salladı. Deniz: 1 Yunan Tanrıları: 0.
"Size kendinizi beş yıl sonra nerede görüyorsunuz diye klişe bir soru sormayacağım." dedi yeşil gözlü tekrar sözü alarak. Dişlerini göstererek gülümsediğinde Deniz de gülümsedi. Yeşil göz kaldığı yerden konuşmasına devam etti.
"Ben daha ziyade size günlük programımızdan bahsedeceğim. Bu programa karşı tutumunuz doğrultusunda sizin hakkınızda bir karara varacağız, tamam mı?" dedi devamında ciddileşerek. Deniz cevap vermeden başıyla onayladı. Bunun üzerine adam yeşil gözlerini Deniz'e dikip konuşmaya başladı.
"Sabah sekizde herkes şirkette işinin başında olur. Buna biz de dâhiliz. Buraya geldiğinizde ilk işiniz kahvedir. Kahve bizim için çok büyük önem arz eder. Tercih olarak Türk kahvesinden başka kahve içmeyiz. Makine kahvelerinden nefret ederiz. Bu sebeple kahvelerimizi siz yapacaksınız. Kahve servisi bittikten sonra hepimize günlük programlarımız hakkında bilgi vereceksiniz. Her bir toplantımızdan on beş dakika önce bize haber vereceksiniz. Daha sonrasında sana verilen görevlerine döneceksiniz. Her gün aynı saatte tam on ikide öğlen yemeği yeriz. Sürekli olarak yediğimiz belli bir restoran var. Duruma göre ya oradan yer ayırtacaksınız ya da yemekleri buraya getirteceksiniz. Alınması gereken bir malzeme olduğunda, siz gidip alacaksınız. İş çıkışı hepimize gün özeti yapacak ve bir sonraki günün önemli olaylarını özet geçeceksiniz. Hafta sonları da çalışıyoruz ama iki haftada bir pazar günü toplu izin günüdür. Şirkette o gün herkes izinli olur. Onun haricinde resmi tatillerde de izinli olacaksınız. Tabii ki bu kadar sıkı ve disiplinli çalışmaya karşılık hak ettiğiniz karşılığı alacaksınız. Buraya kadar herhangi bir sorunuz var mı?" dedi nazik bir sesle. Deniz derin bir nefes aldı. Vay canına! Adamlar işkolik kelimesinin kelime anlamıydı resmen. Deniz'in aklına babası geldi. Disiplinde babasının üstüne kimseyi tanımazdı. Bu sebeple adamın ona sunduğu iş pek de zor gelmemişti.
"Malzeme alımından bahsettiniz, bunu biraz açar mısınız? Ayrıca sizin için sorun yaratmazsa, devamı için not almak isterim." dedi hafifçe gülümseyerek.
"Tabii ki not alabilirsiniz." dedi yeşil göz nazik bir gülümsemeyle. Küçük çantasından bir not defteri çıkarttı. Bacak bacak üstüne atıp defteri dizinin üstüne koydu. Yeşil göz devam etti.
"Malzeme alımından kastım, örnek vermek gerekirse, benim ilgi alanım, ayakkabılar. Bir ayakkabı ilk üretimden çıktığında siz gidip alacaksınız. Sizin gitmenizin sebebi ise, burası büyük bir şirket Deniz Hanım. Büyük bir şirkette her ne kadar istemesek de küçük yılanlar olabilir. Çalışanlarımız oldukça güvenilirdir ama maalesef ki para günümüzde her kapıyı açıyor." dedi düz bir sesle. Deniz başıyla onayladı. Yeşil göz önündeki su bardağına yönelirken, mavi göz konuşmaya başladı. En sondaki gri gözlü ise hiç ağzını açmadan Deniz'i izliyordu.
"Ben devam edeyim. Gelelim özel durumlara. Yurt dışına çıktığımız zamanlarda siz de bizimle geleceksiniz. Bazen yurt dışı toplantılarımız çakışabilir ve farklı ülkelerde olmamız gerekebilir. Bu gibi durumlarda acil durumlara bağlı olarak ülke değişimlerine karşı hazırlıklı olmalısınız. 'Yönetici Asistanlığı' tanımı bizim için çok geniş bir anlamı kapsar. Evet, burada belli bir çalışma saatiniz var ama size günün her saati işimiz düşebilir. Bu sebeple de telefonunuz sürekli açık konumda olmalı. İlerleyen zamanda size karşı duyduğumuz güvenle orantılı olarak iş tanımınız genişleyecektir." dediğinde Deniz gülümsemesine hâkim olmadı. Sanki karşısında babası var gibiydi. Hiç konuşmamış olan gri göz, gözlerine kısarak,
"Gülünecek bir şey mi var, Deniz Hanım?" dedi iğneleyici bir sesle.
"Hayır, efendim. Aklıma babam geldi. O da sizlerden pek farklı değildir, disiplin konusunda." dedi gülümsemesini koruyarak. Mavi göz, gri göze ters bir bakış atıp,
"Bu işi yapabilecek kapasitede misiniz?" dedi konuyu değiştirerek.
"Evet, bu işi yapabilirim." dedi Deniz kesin bir sesle. Deniz için bu iş o kadar da zor değildi. Zaten bu işin bir benzerini on altı yaşından beri yapıyordu.
"Çok güzel. Olumlu bir dönüş yapılırsa işe ne zaman başlayabilirsiniz?" dedi yeşil göz.
"Pazartesi itibariyle başlayabilirim." dedi Deniz yeşil göze gülümseyerek. Günlerden cumaydı. İşe kendini hazırlamak için hafta sonu ona yeter de artardı bile.
"Bunu bildiğimiz iyi oldu. Eğer bir sorunuz yoksa görüşmeyi bitirebiliriz." dedi yeşil göz.
"Aslında bir sorum var. Anladığım kadarıyla, üçünüzün de ortak asistanı pozisyonunda olacağım. Eğer not alınması gereken iki toplantı saati çakışırsa ne olacak?"
"Öyle bir durumda toplantının konu ve önemine göre bir karar verilir. Sizi ikiye bölmek gibi bir şey yapamayacağımıza göre iki toplantıdan birine girersiniz." dedi yeşil göz hafifçe gülerek. Deniz de gülümsedi.
"Peki, genel olarak çalışanınızdan beklentiniz nedir?"
"Disiplin bizim için çok büyük önem teşkil eder. Planlı bir sistemimiz var. Plandaki küçük bir aksaklık bütün programı bozabilir. Domino taşları gibi düşünebilirsiniz. Ayrıca hepimizin yoğun bir programı olmasından dolayı tüm programı aklımızda tutmamız oldukça zor. Bu yüzden bir asistana ihtiyacımız var. Başka merak ettiğiniz bir şey var mı?" dedi mavi göz. Deniz onları daha fazla sıkmak istemeyerek,
"Hayır, başka sorum yok." diyerek dizlerindeki not defterini kapatıp kalemiyle birlikte çantasına attı. Deniz'in ayaklanmasıyla birlikte karşısındaki üç adam da ayağa kalktı. Mavi göz, Deniz'in onlara doğru yaklaşmasıyla elini uzattı. Gülümseyerek ama güçlü bir şekilde uzatılan eli sıktı Deniz. Aynısını yeşil gözle de yaşadı. Gri göz ise elini uzatmamıştı. Deniz fazla takılmayarak başını eğip selam verdi ve üçüne de iyi günler dileyip odadan çıktı. Yüzündeki gülümsemeyle danışma masasında oturan Barbie'ye gülümsedi. Kadın şaşkın bakışlarla Deniz'i süzdü. Herhalde Deniz'in de diğer kızlar gibi yıkılmış bir şekilde çıkmasını bekliyordu. Deniz gururla sırtını dikleştirerek asansöre yürüdü. Asansöre bindiğinde omuzları çöktü. Sırtına batan sutyen demirlerine sıkı bir küfür savurdu. Acilen bu elbiseden kurtulmalıydı.
           Görüşmenin olduğu günün akşamı Deniz kucağında köpeği Gece ile film izliyordu. Mavi ise sıranın kendisinde olması sebebiyle mutfakta akşam yemeği ile meşguldü. Deniz kendini kaptırmış bir şekilde filmi izlerken telefonu çaldı. Deniz oflayarak filmi durdurup Gece'nin kafasını kucağından kaldırdı. Gece kısa bir şekilde sanki 'rahatımı bozdun' dercesine havladı. Deniz ona dil çıkartıp telefonu eline aldı. Tanımadığı bir numaraya ekranda görünce kaşlarını çattı ama telefonu yine de açtı. Kibar bir erkek sesi,
"İyi akşamlar. Deniz Erden ile mi görüşüyorum?" dedi.
"Evet, benim. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi Deniz hafif tedirgin bir sesle.
"Deniz Hanım, sizi Chamogelo'dan arıyorum. Bugün yapılan mülakattan sonra tarafımıza yaptığımız iş başvurusunun onaylandığını bildirmek için aramıştım. Tebrik ederim. Aramıza hoş geldiniz!" dedi nazik bir sesle.
"Teşekkür ederim." dedi Deniz sesimi sakin tutmaya çalışarak.
"Gerekli bilgiler tarafınıza mail olarak gönderilmiştir."
"Tekrar teşekkürler. İyi akşamlar." diyerek telefonu kapattı. Telefonu kapattığı gibi de sevinç çığlığını attı.
"Allaaaaaaaaahhh!" Deniz'in haykırışıyla Gece olduğu yerde sıçrayıp Deniz'e çevirdi kocaman zeytin gözlerini. Sonra da sinir olmuş gibi bahçeye kulübesine gitti. Mavi ise eş zamanlı olarak odaya girdi.
"Ne oldu abla?" diyerek elindeki kepçeyi kaldırdı. Hali karşısında ciddi kalmaya çalışan Deniz,
"Babam aradı. 'Ayşe tatile çıksın!' dedi. Kıbrıs kaynıyormuş kızım. Harp var, harp." dedi alayla. Mavi ablasının dalga geçtiğini anlayıp,
"Dalga geçme benimle! Elimde kepçe var." dedi tehditkâr bir sesle. Onu duymazlıktan gelip bir kahkaha attı Deniz.
"İşe alındım, ablasının gülü!" dedi gülerek. Mavi de bir çığlık atıp koşarak ablasına sarıldı.
"Canım ablam benim! Aslan be aslan! Nasıl da kaptı güzelim işi! Ne zaman başlıyorsun peki?"
"Pazartesi."
"NE! O kadar çabuk mu? O zamana kadar ben senin dolabını yenileyemem ki!"
"Hayır, küçük hanım. Dolabımdan uzak duracaksın." dedi parmağını ona doğru sallayarak.
"Saçlarını pazartesi ben yaparım. Sabahtan dersim yok." dedi ablasını duymazdan gelerek.
"Sakın, Mavi! Hele saçları dokunmak tartışma konusu bile değil." dedi Deniz kaşlarını çatarak.
"Ama abla..." dedi Mavi itiraz ederek ama Deniz onun sözünü keserek."
"Aması maması yok. Saçlar kıvırcık kalıyor, o kadar!" dedi tartışmayı sonlandırarak. Mavi başta ofladı ama sonrasında gülümseyip,
"Madem öyle o kıvırcıkları en güzel haliyle göstermeliyiz." dedi hınzır bir gülümsemeyle. Deniz oflayarak pes etti. Mavi dudaklarına yerleşen zafer gülümsemesiyle birlikte mutfağa geri döndü. Deniz ise bahçeye yöneldi.
     Yeni hayatla birlikte eski yaşanmışlıkların kaybolacağına olan inancıyla başını yıldızlı geceye kaldırıp gülümsedi Deniz. Oysa sonunda geçmişe döneceğinden habersizdi. 'Tarih, tekerrürden ibarettir.' lafının yaşayan bir örneğiydi genç kadın. Ama bunu son ana kadar anlayamamıştı. Sadece yeni ve temiz bir sayfa açtığını düşünüyordu. Maalesef o sayfanın yıllar önce açtığı sayfa olduğunu dönüp dolaşıp aynı sayfaya gelince anlayacaktı.

Şarkı: Nil Karaibrahimgil_ Ben Buraya Çıplak Geldim

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.