Sekreter // 39.Hayat Ezgisi



   Genç kadın akşam yemeğini babası ve kardeşiyle yedikten sonra, odasına dönmedi. Yeterince oraya tıkılmıştı. Onun yerine bu vakti ailesiyle geçirdi. Ege yolda olduklarını haber verene kadar da odasına çıkmadı. Giyinip de aşağı indiğinde herkes çoktan gelmişti. Daha fazla evde oyalanmayıp yola çıktılar. Deniz’in nereye gittikleri hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Arabaya binmeden önce herkesin yüzünü dikkatle incelediğinde ve her birine sorduğunda yüzlerinde beliren muzip sırıtışlar sonunda gittikleri yeri bilmeyenin sadece kendisi olduğuna emin olmuştu ve bu genç kadın için çok sinir bozucuydu. Deniz, Ege’ye en az kırk kere sormuştu ama her seferinde sessizlikle karşılık almıştı. Arabada geriye yaslandı. Yanındaki kardeşi kıkırdadı. Arabaya bindiğinden beri somurtkan duran yüzü ilk defa gülmüştü. Bunun sebebi arkamızdan gelen arabadaki kişiydi. Tek arabaya sığamayacakları için iki araba gidiyorlardı. Deniz’in olduğu arabada Ege, babası Ata Erden ve kardeşi Mavi vardı. Diğer arabada ise Eren, Efe ve Mert vardı. Ama bu durumdan ne Mavi ne de Eren memnundu. Baba Ata Erden’in ikilinin aşk hayatından haberi yoktu. Daha Deniz’in aşk hayatını yeni yeni kabullenmişken iki kardeş ortaya bir de Mavi’nin aşk hayatını sunarlarsa babalarının yapacakları hakkında bir tahmin yürütemiyorlardı.

   Ege arabayı Ortaköy’deki lüks bir otelin önünde durdurdu. Anahtarları valeye teslim ettikten sonra otelin alt katındaki karaoke barın merdivenlerine doğru yöneldiler. Deniz ‘Karaoke Bar’ tabelasını görmesiyle birlikte olduğu yerde çakılı kaldı. Onunla birlikte yürüyen Ege de onun durduğunu fark edince durdu. Neşeyle olduğu yerde sıçradı ve ellerini birbirlerine çarptı.

“Sen beni karaokeye mi getirdin? Beni! Beni beni Bihter'ini!...” dedi Ege’ye ışıl ışıl gözlerle bakarak. Ege genç kadının yüzünü avuçları arasına aldı. İlgiyle genç kadının yüzünü inceledi.

“İyi misin bebeğim? Bu alışılagelmiş Deniz tepkileri değil.” dedi alaycı bir sesle. Deniz onun göğsüne bir tane geçirip geri çekildi ve kaşlarını çatarak baktı genç adama.  

“Ben seni var ya...” diye başladı ama Ege’nin sözünü kesmesiyle birlikte devamını getiremedi. Ege onu tekrar kollarıyla genç kadını sarıp göğsüne yasladı.

“Biliyorum. Sen beni var ya... çok seviyorsun. Söylemene gerek yok bebeğim.” dedi ukalaca bir sırıtışla. Deniz genç adamın kollarından çıkmadan kafasını ona çevirdi.

“Hep bu kadar ukala mıydın yoksa bu yeni bir yazılım güncellemesi mi?” dedi Deniz sahte bir ciddiyetle. Ege bu sözler üzerine güldü.

“Hiçbir zaman senin kadar iyi bir ukala olamayacağım. Ama sizlere en iyi hizmeti verebilmek için altyapı çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.” dedi kahkahalarının arasında.

“Ne demişler; ‘Olmaz olmaz deme hiç. Olmaz olmaz sevgilim. Zaman neler gösterir. Belli olmaz, sevgilim.’ ” dedi Deniz bilmiş bir tavırla omuz silkerek.

“Bu gece bu parçayı senden duyabilecek miyim acaba?” dedi Ege tatlı bir gülümsemeyle.

“Bu ve bunun gibi birçok parça repertuvarımda mevcuttur.” dedi Deniz burnu havada bir tavırla. Ege onun bu hali karşısında gülüp genç kadının dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu. Deniz gözlerini yumup anın tadını çıkardı. Sayılı yalnız kalabildikleri zamanlardan birindeydiler.   

“Seninle sevişmek, uyumak ve sadistleşmek istiyorum.” dedi Ege dudakları genç kadının dudakları üzerindeyken fısıldayarak. Deniz yutkunarak Ege’nin alt dudağını dişleri arasına alıp hafifçe ısırdı. Ege keskin bir nefes aldı. Ardından dudaklarını Deniz’in dudaklarına büyük bir tutkuyla yapıştırdı. İkisi de nefessiz kalana kadar dudaklarını ayırmadı. Ege’nin elleri genç kadının üstündeki etekleri uçuşan elbisenin altından girip iç çamaşırının açıkta bıraktığı kalçalarını avuçladı. Deniz’i kendine yasladığında Deniz kendini tutamayıp usulca genç adamın ağzının içine doğru inledi. Ege alnını genç kadının alnına yaslayıp,

“Ah, Deniz! Seni deliler gibi özledim.” dedi arzudan boğuklaşmış bir sesle. Ardından kendini geri çekip genç kadının saçlarını parmak uçlarıyla okşadı.

“Bu gece...” diye fısıldadı karanlık vaatler akan sesiyle. Deniz bu vaatle ürperdi. Ege genç kadının boynuna bir öpücük kondurduktan sonra uzanıp elini tuttu ve barın merdivenlerinden aşağı doğru indiler.

   Deniz müzik sesleri etrafını sararken neşeyle gülümsedi. Karaoke kesinlikle Ege’nin verdiği en doğru kararlardan birisiydi. Ege tam da istediği şeyi vermişti genç kadına: Müzik. Büyük masada oturan herkesin yüzü neşeyle parlıyordu. Henüz hiç kimse şarkı söyleme teşebbüsünde bulunmamıştı. Arka fonda Adele çalıyordu. Ege hararetli bir şekilde Deniz’in babasıyla bir şey konuşuyordu. İkisi de Deniz’in karşısında oturuyordu ama ne konuştuklarını duyamıyordu. Ama genç kadının iç güdüleri Ege’nin gece için bir bahane bulmaya çalıştığı konusunda hemfikirdi. Deniz kendi kendine güldü. Ege’nin hiç şansı yoktu. Deniz onları duyma amacıyla gözlerini kısıp öne doğru eğildiğinde Ege bir anda konuşmayı kesip Deniz’e baktı. Yüzü duygularını saklıyordu. Ama kısa bir anlığına gözlerinde kurnazca bir bakış geçti. Deniz hiçbir şey demeden gözlerini dikip genç adama baktı. Ama Ege onun bu bakışlarını hiç umursamadan arkasına yaslanıp gözlerini meydan okurcasına Deniz’e dikti. Bakışlarıyla ‘Ne yaparsan yap öğrenemeyeceksin.’ der gibiydi. Bu bakış yüzünden iç güdülerini güven şüphesi duydu. Anlaşılan genç adam babasıyla gece planı hakkında konuşmamıştı. Deniz hafif bir sinirle oturduğu yerden doğruldu. Masadan kalkıp şarkı seçmek için sahneye yürüdü. Önündeki listede yazılı şarkılara göz gezdirdikten sonra havası yerine gelirken neşeyle gülüp bir şarkı seçti. Şarkının notaları salona dağılırken hafifçe olduğu yerde sallanmaya başladı. Şarkının giriş kısmı geçtikten sonra derin bir nefes alıp söylemeye başladı.  

“Biri var beni ağlatan
Güldürenlerden çok sevdiğim
Biri var uzakta duran
En yakınımdan yakın bildiğim.” diye başlarken gözlerini Ege’ye kilitlemişti. Ege de gözlerini genç kadına kilitlemişti. Şarkının hareketlenmesiyle Deniz oynamaya başladı. Onun bu hallerini gören Ege kendini tutamayıp kafasını arkaya attı ve bir kahkaha patlattı. Onu gören herkes gülmeye başladı. Deniz onları umursamayıp kendi kendine oynamaya devam etti. Üniversiteden kalma sevdiği alışkanlığı tekrar yapmak genç kadını çok mutlu etmişti. Bu yüzden sonuna kadar adını çıkardı. Şarkı bitip de masaya döndüğünde masadakiler onu gülerek alkışladılar. Deniz de diz kırarak onları selamladı. Sanki yılların sanatçısıymış gibi onlara küçük öpücükler attı. Yerine oturduğunda bu sefer Ege kalktı. Genç kadının yanına gelip elini tuttu ve dudaklarına götürdü.

“Şimdi de benim sıram.” dedi göz kırparak. Ardından mikrofonun başına geçti. Bir süre listeye göz gezdirdikten sonra bir anlığına bakışlarını Deniz’e çevirdi. Ama genç kadın bu bakışlardaki anlamı çözemeden Ege’nin seçtiği şarkının notaları salonda yankılandı. Ardından da Ege’nin karizmatik sesi salona yayıldı.

“Kimseyi görmedim ben
Senden daha güzel
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha özel
Kimselere de bakmadım
Aklımdan geçen
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha güzel.” dedi parmağıyla beni göstererek. Deniz yüzüne yerleşmiş olan aptal aşık sırıtışını bir türlü silemiyordu. Sanki bu ifade onun yüzüne yapışmıştı. Şarkı bittikten sonra Ege masaya döndü. Oturmak üzereyken Deniz ayağa fırlayıp sıkıca Ege’ye sarıldı. Sadece onun duyabileceği bir sesle,

“Seni çok seviyorum, Ege. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın, hiçbir zaman bu değişmeyecek. Bu saatten sonra benim için her şey sensin. Beni sakın bırakma.” dedi Deniz fısıldayarak. Genç kadın geri çekildiğinde Ege’nin mutlulukla gülümseyen yüzüne dolu gözlerle baktı. O sırada herkes başka bir müziğin notalarını duydu. Deniz geri çekilip de sahneye baktığında babasını gördü.

“Sadece ikimizin uyandığı saatlerde
Duruyor zaman
Çünkü sadece sen tutuklarsın beni
Apansız uyanış gibi
Gel kızım sokul bana
Bir kez daha alayım kokusunu
Benim küçük bahçemin.” dedi Mavi ile Deniz’e bakarak. İki kız babalarını ilk defa bu kadar açık sözlü olduğunu görüyorlardı. İkisi de babalarına bakıp ağlamaya başladı. Babaları şarkı bittikten sonra yüzünde anlayışlı ve de şefkatli bir gülümsemeyle yanlarına gelip ikisine de sıkıca sarıldı. Kızlarının saçlarına sırayla sevgi dolu öpücükler kondurdu. Masadakilerin gülümseyen bakışları eşliğinde bir süre öyle kaldılar. Sonrasında herkes yerine geçti. Ardından herkes sırayla çıkıp seçtiği şarkıları söylemeye başladı. Mavi, Kenan Doğulu’dan ‘Tencere Kapak’ı, ardından Eren, Mor ve Ötesi’nden ‘Benim Küçük Sevgilim’i söyledi. Birbirlerine bir mesaj verdikleri belliydi. Efe sahneye şarkı söylemek için yürürken Deniz’in telefonu çaldı. Deniz ekrandaki ismi görünce hızla masanın üstündeki telefonu aldı. Efe, Pera’dan ‘Sevemezsin’ şarkısına başlarken, Deniz masadakilere hızlı bir gülümseme attı. Ardından hızla kendini otelin lobisine atıp telefonu açtı.

“Umut?” dedi içten bir sesle.

“Evde değil misiniz? Işıklar yanmıyor, seni görmeye gelmiştim.” dedi biraz endişeli bir sesle.

“Hayır, Ege bir sürpriz yapıp hepimizi karaokeye getirdi.” dedi Deniz neşeli bir sesle.

“Çok düşünceli bir hareket. Sonunda kafesinden azat edildiğini görmek güzel.” dedi Umut anlık bir duraksamadan sonra.

“Keşke hep beraber olsaydık. Sen de burada bizimle olsaydın. Birlikte...” dedi Deniz iç çekerek.

“Buradan katkıda bulunamaz mıyım?” dedi Umut genç kadının üzgün havasını dağıtmak için gülerek. Deniz hafif bir sesle güldü.

“Öyle olsun, katıl bakalım. Benim için ne söyleyeceksin?” dedi Deniz kıkırdayarak. Umut hafifçe güldü. Ardından boğazını temizledi. Yumuşak sesiyle seçtiği şarkıyı mırıldanmaya başladı. Söylediği şarkı Deniz’in biraz önce söylediği şarkıydı.

“Sen benim zihnimi mi okuyorsun?” dedi Deniz genç adam şarkı bittikten sonra. Ayakları ve yarası sızlamaya başlatınca otelin merdivenlerine çöktü.

“Niye ki?” deyip güldü Umut.

“Bu şarkıyı biraz önce ben söyledim. Şimdi de sen söyledin.” dedi Deniz de gülerek.

“Ben hem zaman emen hem de zihin okuyan bir vampirim, seni zavallı ölümlü.” dedi Umut alayla. Karşılıklı kahkahaları ikisi arasında yankılandı.

“Seni özledim.” dedi Deniz iç çekerek.

“Önceden birlikte daha çok zaman geçiriyorduk. Şimdiyse sadece telefonla konuşuyoruz. Neden böyle yapıyorsun? Şu an hep beraber eğleniyor olabilirdik.” dedi Deniz bir anda ciddileşerek.

“Deniz...” diye başladı Umut ama Deniz onu susturdu.

“Deniz falan deme bana! Onların gözlerinin içine her baktığımda derinlerinde sakladıkları eksikliği görüyorum, Umut. Üstelik en çok da Ege’de görüyorum. Şu aptal gereksiz inadından vazgeçip bir kez olsun onlarla konuşmayı denesen.” dedi Deniz hissettiği derin üzüntüyü sesine yansıtarak. Bir anlığına ikisi de konuşmadı. Deniz bir anlığına onun telefonu kapattığını sandı. Tam tekrar konuşacakken Umut konuşunca sustu.

“Düşüneceğim Deniz, düşüneceğim.” dedi iç çekerek. Sonrasında genç kadının bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattı. Deniz mutlulukla telefonu göğsüne bastırdı. Onları barıştırabileceği konusundaki kendine güveni artmıştı. Deniz hâlâ tam olarak aralarında ne olduğundan emin değildi. Çünkü olanları sadece Umut’tan duymuştu. Umut kendisini vuranın Ege olduğunu söylüyordu ama ne olduğunu kimse bilmiyordu. Ama hastanede bunun konusu açılınca Ege çok kötü olmuştu, bu durumdu Deniz’i şüpheye düşüren. Belki de her şey Umut’un düşündüğü gibi değildi. Belki de Umut’un dediği gibiydi her şey ama Deniz buna inanmak istemiyordu. Deniz artık hayatındaki herkesin iyi olmasını istiyordu. Genç kadının hayatında yeterince hüzün, acı ve ölüm dolu anlar olmuştu. Bu duygulara doymuştu. Başka duygular istiyordu. Mutluluk, aşk ve neşe gibi... İnsana yaşadığını hissettiren duygularla dolu anılar istiyordu.

Şarkı: Sezen Aksu_ Şarkı Söylemek Lazım

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.