Sekreter // 40.Har-ı Bülbül

Efsaneye göre Har-ı Bülbül dalına konan bülbülü sever okşar. Alt dallara konan bülbülü kıskanır sokar ve öldürür...
Deniz yatağında bir o yana bir diğer yana dönüyordu. Ege’nin babası ile hararetle konuşmasından sonra yersiz bir ümide kapılmıştı. Babasının onda kalmasına izin vereceği tarzda bir ümide... Ama saçmaladığını biliyordu. Bu da kendi yatağında yatıyor olmasının sebebini açıklıyordu. Sıkıntıyla oflayıp doğruldu ve oturdu. Telefonunun titreşmesiyle başını o tarafa çevirdi. Telefonu eline aldı. Mesaj gelmişti Ege’den. Deniz mesaja güldü. Klişe kokan mesajı açtı.

Gönderen: Bipolar Şamşeytanı
Uyudun mu?

Gönderen: Benim Güzel Sekreterim
Lütfen, Cem Yılmaz videoları izlemeyi bırakır mısın?

Gönderen: Bipolar Şamşeytanı
Yakalandım!

Gönderen: Benim Güzel Sekreterim
Babamla hararetli hararetli ne konuşuyordunuz bu gece?

Gönderen: Bipolar Şamşeytanı
Çok mu merak ettin?

Gönderen: Benim Güzel Sekreterim
Her ne dediysen işe yaramamış belli
Karanlık ve seksi vaatlerin havada kaldı.

Gönderen: Bipolar Şamşeytanı
Ben o kadar emin olmazdım.

Gönderen: Benim Güzel Sekreterim
Bu da ne demek şimdi?

Deniz telefona bakıp kaşlarını çattı. Ege cevap yazmamıştı. Deniz merakla bir cevap bekliyordu. Ama aradan geçen birkaç dakika sonunda hâlâ bir ses yoktu. O sırada dışarıdan iki ses gelince Deniz bir anlığına boş bulunup olduğu yerde sıçradı. İlk ses kısa kısa havlayan Gece’den gelmişti. İkinci ses ise balkon camından gelmişti. Deniz hızla yataktan fırlayıp balkona koştu. Balkon kapısını açıp dışarı çıktı. Aşağıya baktığında neşeyle kuyruğunu sallayıp Ege’nin elini yalayan Gece’yi gördü. Ege kafasını kaldırıp yukarı baktığında kendisini izleyen Deniz’i gördü.

“Rapunzel, sarkıt saçlarını.” dedi fısıldayarak. Deniz kısık bir sesle güldü.

“Saçlarımın o kadar uzun olduğunu sanmıyorum, yakışıklı.” dedi Deniz kıvırcık saçlarını savurarak. Ege de güldü.

“Gece resmen beni sabote etti.” dedi yanındaki köpeğin kafasını okşayarak.

“Akıllı köpek.” dedi Deniz alaycı bir sesle gülerek.

“Bu Tanrı misafirini eve almayacak mısın?” dedi Ege yalandan masum bakışlar atarak.

“Seni Tanrı’nın yolladığı konusunda ciddi şüphelerim var.” dedi Deniz tekrar gülerek.

“Beni eve aldığında tüm şüphelerini ortadan kaldıracağıma emin olabilirsin.” dedi kafasını yana eğip tatlı tatlı gülümseyerek. Deniz güldü ve aşağıya indi. Ege’yi içeri alıp hızla odasına sürükledi. Kapısını kilitlemek konusunda kararsız kaldı. Babası ile birbiri aralarında bazı özel kurallar vardı. Birincisi Deniz nerede olursa olsun babası aradığında telefonu ulaşılabilir durumda olacaktı. İkincisi ise kapıların asla kilitlenmeyeceği kuralıydı. Deniz bu kuralı hiçbir zaman bozmamıştı. Bu yüzden eli kapı kolunda öylece kalakaldı. Ege onun kapıda öylece durmasını kısa sürede fark etti. Hemen genç kadının yanına gitti.

“Neler düşünüyorsun yine?” dedi Ege gülümseyerek. Kollarını arkasından dolayıp genç kadına sıkıca sarıldı. Ardından saçlarına kısa bir öpücük kondurdu.

“Babamla aramızda belirlediğimiz bazı kuralları.” dedi Deniz kapalı kapıya bakarak.

“Neymiş o kurallar?” dedi Ege merakla.

“Şu an bizi ilgilendireni bilsen yeter. O da, kapıların asla kilitlenmeyeceği kuralı.” dedi Deniz, Ege’ye dönerek.

“Şaka yapıyorsun, değil mi?” dedi Ege gülerek.

“Gayet ciddiyim.” dedi Deniz genç adamın gözlerinin içine bakarak.

“İnanamıyorum. Ama zaten kurallar çiğnenmek içindir, değil mi?” dedi Ege gülümseyerek. Deniz gülerek kafasını iki yana salladı.

“Babamın kuralları basitçe çiğneyebileceğim sıradan bir oyun kuralları değil, Ege.” dedi Deniz ciddi bir sesle. Ege bir süre genç kadının ciddiyetinden emin olmak için yüzünü inceledi.

“Ama ben seni çok özledim.” dedi iç çekerek. Deniz onun aniden çocuksu tavra bürünmesiyle bir kahkaha attı. Ege eğilip genç kadının dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu.

“Ben de seni çok özledim.” dedi Deniz genç adamın dudaklarına doğru fısıldayarak.

“Seni çok istiyorum.” dedi Deniz’in alt dudağını hafifçe ısırarak. Deniz genç adamın ağzının içine doğru inledi.

“Ben de.” dedi Deniz ihtiyaç dolu bir fısıltıyla. Ege yavaşça geri çekildi ve Deniz’in yüzüne arzu dolu bir ifadeyle baktı.

“Belki de gerçekten çok ama çok sessiz olursak biraz eğlenebiliriz, ne dersin?” dedi Ege göz kırparak. Deniz güldü.

“Yani bunun son birlikteliğimiz olmasını istiyorsan karşı çıkamam.” dedi Deniz alaycı bir sesle.

“Sadece şansımı denemek istiyorum. Çünkü gerçekten aklımı kaybetmek üzereyim. Seni kanlar içinde gördüğümden beri seni hissetmeye ihtiyacım var.” dedi Ege gözlerini sıkıca yumarak. Deniz onun sesinde arzunun arkasına saklanmış olan acıyı hissetmişti. Bir eliyle genç adamın yanağını şefkatle okşadı. Ege öne doğru eğilip genç kadının dudaklarına yapıştı. Yumuşak başlayan öpüş kısa sürede vahşileşti. Ege kısa bir anlığına nefes almak için dudaklarını ayırdı. Ardından genç kadının yüzünü sıkıca kavrayıp tekrar kendine çekti. Deniz de aynı tutkuyla öpüşlerine karşılık verdi. Ege birbirlerinin dudaklarını ayırmadan Deniz’i omuzlarından ittirip yatağa yatırdı. Ardından genç kadının üzerine uzandı. Erkekliği tam olarak Deniz’in kadınlığının üstündeydi. Bu temasla Deniz’in nefesi boğazında takıldı. Deniz ellerini Ege’nin saçlarına daldırdı ve tutkuyla genç adamın öpüşüne karşılık vermeye devam etti. Ege’nin elleri Deniz’in pijamalarından içeri girdi. Pijamasının altındaki çıplak göğüslerini kavradı bir eli. Biraz orada oyalandıktan sonra parmak uçlarıyla aşağı indi. Önce iç çamaşırının üstünde dolandıktan sonra parmakları içeri süzüldü.

“İç çamaşırıma dikkat edersen sevinirim. O benim biricik Victoria serimin en önemli parçası.” dedi Deniz nefes nefese bir şekilde. Ege sessiz bir kahkaha attı. Abartılı bir nezaketle genç kadının iç çamaşırını çıkartıp yere bıraktı. Ardından elini arka cebine atıp bir göz bandı çıkardı.

“Kendimi yeterince açık ettiğimi düşünüyorum.” dedi kurnaz bir sırıtışla. Deniz güldü.

“Bu konuda emin misin? Gözcülük yapmamı istemez misin?” dedi alaycı bir sesle. Ege güldü. Ardından kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayıp göz bandını genç kadının gözlerine geçirdi. Sonrasında ise yataktan kalktı. Kapıya doğru kısa bir bakış attıktan sonra cebinden telefonunu çıkardı. Hafif sesli bir müzik açtı. Müzik genç kadına tanıdık gelmişti. Ama hatırlayamamıştı.

“Babanın alt katta yatıyor olmasına güveniyor ve uykusunun ağır olduğuna inanmak istiyorum.” dedi Ege hafif alaycı bir sesle. Deniz küçük bir kahkaha attı. Yanağında hissettiği dudaklarla bir anlığına sıçradı.

“Sizi korkuttum mu, Deniz Hanım?” dedi Ege hafif bir alayla. Deniz bir kez daha güldü. Ege dudaklarını genç kadının dudaklarına yapıştırarak gülüşünü susturdu. Ardından bacakları Ege’nin güçlü elleriyle ikiye ayrıldı. Ege genç kadının sırılsıklam olmuş kadınlığına yaslandığında Deniz hâlâ genç adamın pantolonunun üstünde olduğunu fark etti. Ege eğilip genç kadının göğsünü ağzına alıp emdiğinde ise genç adamın üstünde ne olduğu önemini kaybetti. Deniz dudaklarını ısırıp inlemesini bastırdı. Ege diğer göğsüne geçip aynı şekilde onu da emdiğinde ise inlemesini tutamadı. Ege’nin zafer dolu gülüşü Deniz’in kulaklarına doldu. Genç adam amacına ulaşmıştı. Genç adam küçük ısırıklarıyla ve öpücükleriyle kadını kısa sürede zirveye ulaştırdı. Deniz henüz orgazmının etkisini atlatamamışken Ege’nin parmakları genç kadının vücudunda ilerleyip kadınlığından içeri süzüldü. Deniz dudağını ısırıp kısık bir sesle inledi. Ege genç kadının dudaklarına yapışarak inlemesini bastırdı. Parmakları hızla işkencesini sürdürürken genç kadın farkına varmadan bir anda boşaldı. O kadar hızlı olmuştu ki anlayamamıştı bile. Ege dudaklarını ayırmadan genç kadının üstüne çıktı ve göz bandını çıkardı. O gri gözleri fırtınalıydı. Pantolonunu ne ara çıkardı prezervatifi ne ara taktı genç kadın bilmiyordu ama kendini genç kadının vücuduna bastırınca teninin üstünde tenini hissetmek Deniz’e her şeyi unutturdu. Ardından ise genç kadının içindeydi. İkisinin de aynı anda nefesi tekledi. Ardından Ege genç kadının içinde hareket etmeye başladı. Yavaş başlayan gidiş gelişleri Deniz’in genç adamın dudaklarını ısırmasıyla daha da hızlanıp sertleşti. Deniz doruğa ulaşmak üzereyken,

“Hayır, Deniz! Daha değil!” dedi Ege tıslayarak dişlerinin arasından. Deniz kendini o ana gelmişken nasıl tutacağını bilmiyordum. Genç adamın sözleri sadece onu zirveye daha hızlı bir şekilde sürüklüyordu. Ege de sanki anlamış gibi,

“Kahretsin, Deniz!” dedi yine dişlerinin arasından. Ama Deniz kendini tutamayıp zirveye çıkıp yuvarlandı. Genç kadının kendini bırakması Ege’yi de tetiklemiş olacak ki genç kadının arkasından o da geldi. Yatağın içinde nefesleri normale dönene kadar öylece kaldılar. Ege hâlâ genç kadının içindeydi. Nefesleri biraz normale döndüğünde Ege genç kadının üstünden çekilip yana devrildi. Gözleri haz ve mutlulukla yorgun bir şekilde kapandı.

“Maalesef ki, elimden anca bu kadarı geliyor. İçimdeki sadisti bir süre daha zincirlemek zorundayım.” dedi Ege boğuk bir sesle. Deniz yan dönüp genç adamın göğsüne bir öpücük kondurdu.

“Ben halimden memnunum.” dedi Deniz hafif alaylı bir sesle. Ege güldü. Genç kadını kendine çekip göğsüne yasladı. Deniz huzurlu bir nefes çekti ve yorgunlukla uykuya daldı.

    Genç kadın alnında hissettiği tüy gibi hafif öpücükle gözlerini araladı. Kendisine ışıl ışıl gözlerle bakan Ege ile karşılaştı. Genç adamın gözleri mutluluk ve arzu pırıltıları saçıyordu. Deniz elini uzatıp Ege’nin yüzünü okşadı. Alnındaki dudakları aşağı inip genç kadının dudaklarını buldu. Aşk dolu bir öpücükten sonra Ege kendini geri çekti.

“Ayrılık zamanı geldi.” dedi Ege hüzünlü gülümsemesiyle. Deniz de aynı şekilde gülümsemesine karşılık verdi.

“Muhteşem bir seksin ardından gelen hüzünlü vedalara bayılırım.” dedi alaycı bir sesle.

“Burada kalıp alaycılığın ile ilgili oldukça etkileyici bir ders vermek isterdim ama daha fazla risk almak istemiyorum. Aksine seninle uzun bir ömür istiyorum. Ayrıca ölmek için çok gencim.” dedi Ege gülerek yataktan kalkarken. Ege giyinirken Deniz başını eline yaslayıp dirseğine dayandı ve yan dönerek Ege’nin görsel şölenini izledi.

“Çalan şarkı neydi?” dedi Deniz genç adamı izlerken. Kısa bir gülüşün ardından,

“Hurricane Enstrumental versiyonu.” dedi Ege.

“Bir yerden tanıdık gelmişti. Leto'yla da kankasındır sen şimdi.” dedi Deniz düşünür gibi yaparak.

“Tanışmışlığım var.” dedi Ege umursamaz bir tavırla omuz silkerek.

“Buna inanırım.” dedi Deniz başını geriye atıp bir kahkaha atarak.

“Yerinde olsam sessiz olurdum. Sabah olmak üzere baban her an uyanabilir.” dedi Ege tek kaşını kaldırarak. Deniz ise onun meydan okumasına anında karşılık verdi. Genç kadın yatakta dönerek üstündeki battaniyeden kurtuldu. Ege gördüğü manzara karşısında zorlukla yutkundu. Ardından genç kadının yanına geldi. Parmaklarını genç kadının çıplak belinde gezdirdi. Öne doğru eğildi ve genş kadının kulağına,

“İçimdeki Leto’yu uyandırmamanı öneririm. Bu ikimizin de yararına olur.” diye fısıldadı. Yutkunma sırası bu sefer Deniz’deydi. Ege galip gelmenin keyfiyle gülümsedi. Genç kadının omzuna bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi ve battaniyeyle genç kadının üstünü örttü. Deniz tekrar ona döndüğünde gömleğini iliklediğini gördü. Ses çıkarmadan adamı izledi. Ege giyindikten sonra Deniz’e doğru eğildi. Dudaklarına içten ve tutkulu bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.

“Sadistlik hakkımı Paris’e saklıyorum.” dedi seksi bir gülümseme eşliğinde göz kırparak. Ardından beyni erimiş halde arzuyla ona bakan Deniz’i öylece bırakıp odadan ve evden çıktı.  

 Şarkı: 30 Seconds To Mars_ Hurricane

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sekreter // 18. Kalbin Gizemli Dünyası

Sekreter // 21. Açık Hayal Kapısı

Çırpınırken // 1.